 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E. 1995/3696
1. 1995/4868
T. 20.4.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
ORMAN
KAZANDIRICI ZİLYETLİK
ÖZET: Kadastroca, nizalı parselin tarla niteliğiyle Hazine adına tesbitine karşı gerçek kişi ve orman yönetimi tarafından açılan tesbite itiraz davası sonunda her ne kadar yerel mahkemece, taşınmazın bulunduğu köyün mülki hudutlar içinde Devlet ormanı bulunmadığına dair 3.10.1978 tarihinde ilam edilip kesinleşen orman kadastro komisyonu kararına ve nizalı taşınmaz ile çevresinin memleket haritasına göre dahi orman sayılmayan çalılık niteliğindeki yer olduğu gerekçesine dayanılarak Orman Yönetiminin açtığı davanın reddine, gerçek kişinin davasının kabulüne karar verilmiş ise de;dosyada mevcut belgelerden taşınmazın bulunduğu köyde bir yandan 1974 yılında yapılan orman kadastrosu sonucunda düzenlenen orman tahdit haritasının varlığına karşın 1975 yılında başlanıp sonuçları 1978 de ilan edilen ve haritası bulunmayan bir orman kadastrosuÜ işleminin bulunduğu diğer yandan da, 1985 yılında 2896 sayılı Kanun uyarınca orman kadastrosuna başlandığı anlaşılmakla;
Kural olarak, 4785 sayılı Kanun uyarınca orman kadastrosu yapılarak kesinleşen yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tehdit haritasının mahalline uygulanması suretiyle saptanacağından, kesinleşmiş bir orman tahdit haritasının bulunup bulunmadığı tartışmaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmeden orman kadastrosunun kesinleştiğinden söz edilerek hüküm kurulması olanaksızdır. Buna göre;
1- Öncelikle, 1974 yılında yapıldığı ve haritası bulunduğu anlaşılan orman kadastrosu ile ilgili işe başlama, uygulama, işi bitirme, kesinleştirme, sonuçların askı ilan tutanakları, orman tahdit haritası, yine orman kadastro komisyonu tarafından 1975 yılında yapılarak sonuçları 3.10.1978'de ilan edilen orman kadastrosuna ait tüm belgeler merciinden getirtilmeli, keza orman kadastro komisyonu tarafından 2896 sayılı Kanun uyarınca 25.5.1985 tarihinden itibaren yapılacağı açıklanan orman kadastrosu ile ilgili olarak, 16.4.1985 tarihli askı ilanının sonucunda ne gibi bir işlem yapıldığı araştırılmalı, 2896 sayılı Kanun uyarınca yörede orman tahdidi yapılmış ise, buna ait işe başlama, uygulama, işi bitirme ve kesinleştirme ve sonuçlara ilişkin askı ilan tutanakları ile orman tahdit 'haritası celbedilerek dosyaya konmalı, kesinleşmiş orman tahdit haritası bulunup bulunmadığı saptanmalı; varsa, üç orman yüksek mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti marifetiyle, tapulama paftası ve sözü edilen diğer belgelerle birlikte mahalline uygulanmalı; nizalı taşınmazın anılan belgelere ve özellikle tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, bilirkişi heyetine, taşınmazın geçirdiği evrelere göre durumunu gösteren, orman tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli, geçirdiği aşamalara açıklık getiren, tartışmaya yer vermeyecek denli ayrıntılı rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
2- Yukarıda açıklanan yöntemle yapılan araştırma sonunda taşınmazın orman olmadığı saptandığı takdirde, Hazine ile davacı gerçek kişi arasındaki mülkiyet ihtilafı incelenmelidir. Bu konuda;
Nizalı taşınmazın 4753 ve 5618 sayılı Kanunlar uyarınca 1960 yılında tesis edilen tapu kaydına dayanılarak, tarla niteliği ile Hazine adına tesbit edilmiş olmasına, taşınmazın 1954 tarihli memleket haritasında çalılık rumuzuyla gösterilmiş olduğunun bilirkişi raporundan anlaşılmasına ve bu belirleme karşısında, taşınmazın 1954 yılı ve öncesinde kültür arazisi olmadığının ve buna bağlı olarak imar-ihyanın 1954 yılından itibaren başladığının kabulü zorunlu bulunmasına, 1954 yılından Hazine adına belirtmelik tutanağının düzenlendiği 1959-1960 yıllarına kadar 20 yıllık kazandırıcı zaman aşımının dolmamış olmasına ve sonrası için ise, Hazine adına tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetlik, zilyedine mülkiyet hakkı bahşetmeyeceğine göre, resmi kayıt ve belgelere ters düşen bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
(6831 s. OK. m. 1)
(743 s. MK. m. 639)
(3402 s. Kadastro K. m. 14, 17,46/1)
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda; Orman Yönetiminin davasının reddi ile Mahmut'un davasının kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Orman Yönetimi ve Hazine tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Avut Köyü'nde yer alan çekişmeli taşınmaz, tapu kaydına dayanılarak, tarla niteliğinde Hazine adına tesbit edilmiş; Orman Yönetimi ile gerçek kişi itiraz etmiş; yerel mahkeme, Orman Yönetiminin davasının reddine, gerçek kişinin davasının kabulüne karar vermiş; hüküm, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı Orman Yönetiminin temyizi yönünden;
Yerel mahkeme, orman kadastro komisyonu tarafından, Avut Köyü mülki hudutları içerisinde Devlet ormanı bulunmadığına karar verildiğini, orman kadastrosunun 03.10.1978 tarihinde ilan edilip kesinleştiğini, çekişmeli taşınmaz ve çevresinin memleket haritasında da orman sayılmayan çalılık niteliğinde yerlerden olduğunu gerekçe göstererek, Yönetimin davasını reddetmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; mahkemenin 19911323, 521 ve 809 esas sayılı dosyalarına getirtilen belgelerden, Avut Köyü'nde 14 nolu orman kadastro komisyonu tarafından, orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması yapılmak üzere 17.09.1975 tarihinde işe başlanılarak, komisyona bağlı 5 nolu ekipçe düzenlenen 17.091975 tarihli tutanakla (1/25.000 Ölçekli, F37-Cl paftaya çizilen köy sınırları içerisinde Devlet ormanı bulunmadığına) karar verilip, 03.10.1978 tarihinde ilan edildiği; tutanakta sözü edilen haritanın bulunmadığı anlaşılmakla birlikte, daha sonra yine 14 nolu orman kadastro komisyonu tarafından (Avut Köyü'nde 25.05.1985 tarihinden itibaren 2896 sayılı Yasaya göre, herhangi bir nedenle, orman sınırları dışında kalmış ormanlarda orman kadastrosu ve 2/B maddesi uygulama çalışmalarına başlanacağına) dair tutanak düzenlenerek 16.04.1985 tarihinde ilan edildiği anlaşılmış; bundan ayrı, mahkemenin 1991/396 esas sayılı dosyasında davalı olan 169 ada, 10 parselin tesbit tutanağının ekinde (Avut Köyü 169 ada, 36 parselin, halen zeminde orman vasfında olduğu, 169 ada, 37, 38, 39, 174 ada 1 ve 2, 175 ada 2, 177 ada 2,178 ada 7, 10, 11, 179 ada 2ve 3 parsel sayılı taşınmazların 1974 yılında yapılan orman kadastrosu sonucu orman haritası kapsamına alındığından), yine mahkemenin 1991/1083 esas sayılı dosyasında davalı olan 181 ada 1 parselin tesbit tutanağının ekinde (Avut Köyü 177 ada 3,l78 ada 8 ve 9, l79 ada 1, 180 ada 1, 181 ada 1, 183ada 1 ve 3, 184 ada 1 parsel sayılı taşınmazların uygulanan orman haritası kapsamında kaldıklarından) söz edildiği gözlenmiştir.
Açıklanan bu olgular karşısında, Avut Köyü'nde bir yandan 1974 yılında yapılan orman kadastrosu sonucunda düzenlenen orman tahdit haritasının varlığına karşın, öte yandan 1975 yılında işe başlanıp, sonuçları 1978 yılında ilan edilen ve haritası bulunmayan bir orman kadastrosu işleminin bulunduğu, diğer taraftan da 1985 yılında 2896 sayılı Yasa uyarınca orman kadastrosuna başlanıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Kural olarak, 4785 sayılı Yasa gözetilmek suretiyle orman kadastrosu yapılarak kesinleşen yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman tahdit haritasının yerine uygulanması yoluyla çözümlenir. Kesinleşmiş tahdit haritası bulunup bulunmadığı duraksama yaratmayacak biçimde belirlenmeden, sadece 1978 yılında ilan edilen ve haritası bulunmayan orman kadastrosunun kesinleştiğinden söz edilerek eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Yerel Mahkemece, öncelikle mahkemenin 1991/396 ve 1991/1083 esas sayılı dosyalarında davalı olan 169 ada 10 ve 181 ada 1 parsellerin tesbit tutanakları eklerinde, 1974 yılında yapıldığı ve haritası bulunduğu açıklanan orman kadastrosu ile ilgili; işe başlama, uygulama, işi bitirme, kesinleştirme, sonuçların askı ilan tutanakları, orman tahdit haritası, 14 nolu orman kadastro komisyonu tarafından 1975 yılında yapılarak sonuçları 3.10.1978 tarihinde ilan edilen orman kadastrosuna ait tüm belgeler, yine 14 nolu orman kadastro komisyonu tarafından, 2896 sayılı Yasa uyarınca yörede orman kadastrosu yapıldı ise, buna ait; işe başlama, uygulama, işi bitirme, kesinleştirme, sonuçların askı ilan tutanakları, orman tahdit haritası Orman İşletme Müdürlüğünden getirtilerek, Yargıtay denetimine olanak sağlayacak biçimde eksiksiz olarak dosyaya konulmalı, kesinleşmiş orman tahdit haritası bulunup bulunmadığı kesin olarak saptanmalı; kesinleşmiş tahdit haritası var ise; orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi ve bir harita mühendisinden, oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, yukarıda değinilen belgeler tapulama paftası-ve orman tahdit haritası zemine uygulanıp, çekişmeli taşınmazın anılan belgelere ve özellikle tahdit hattına göre, konumu belirlenmeli, bilirkişi kuruluna taşınmazın geçirdiği evrelere göre durumunu gösteren, orman tahdit hattı ile irtibatlı ayrı renklerle işaretli ortak imzalı müşterek kroki düzenlettirilip geçirdiği aşamalara açıklık getiren, duraksamaya yer vermeyen detaylı rapor alınıp, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
II- Davalı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince:
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda, taşınmazın orman olmadığı saptandığı takdirde; davacı gerçek kişi, çekişmeli taşınmazı Hazinenin dayandığı tapu kaydının oluşturulduğu tarihten önce zilyetlikle mülk edinmeye hak kazanan komşu köyde kişilerden satın aldığını ileri sürmüş olduğundan, bu' sayın olaylara ait tarihlere göre değerlendirilmesi gerekir.
- Dosya içeriğinden, Hazinenin kanıtı tapu kaydının, 1959-1 960 yıllarında yapılan toprak tevzi komisyonu çalışmaları sırasında 4753 ve 5618 sayılı Yasalara göre oluşturulduğu, 1960 yılında kültür arazisi niteliğinde haritaya bağlı olarak Hazine adına tapuya tescil edildiği, çekişmeli taşınmazın tapunun haritası kapsamında kaldığı, davacıya 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca tevzi veya aynı yasalara göre tamamlanmamış da olsa tahsis edildiğine dair bir iddia, belge,kayıt bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Gerçek kişi ile Hazine arasındaki uyuşmazlık, toprak tevzi komisyonunca Hazine adına belirtmelik tutanağının düzenlendiği güne kadar davacı (bayii) yararına zilyetlikle mülk edinmeye yeterli süre ve koşulların bulunup bulunmadığı yönündendir. Kişilerin 3402 sayılı Yasanın 46/1. maddesinden yararlanabilmeleri için, aynı Yasanın 14 ve 17. maddelerindeki koşulların varlığı; yani toprak tevzi komisyonunca Hazine adına belirtmelik tutanağının düzenlendiği tarihten geriye doğru 20 yıllık iktisaba elverişli zilyetlik kanıtlanmalıdır. Somut olayda, keşifte görevlendirilen orman uzman bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda (çekişmeli taşınmaz ve çevresinin 1954 tarihli, 1/25000 ölçekli, F37-C 1 memleket haritasında yeşil renkle boyalı, çalılık rumuzu ile gösterildiği, 1954 yılında çalılık niteliğinde olduğu) açıklanmıştır. Öyle ise, taşınmazın 1954 yılı ve öncesinin kültür arazisi olmadığının, imarihyaya 1954 yılından itibaren başlanıldığının kabulü zorunludur. 1954 yılından toprak tevzi komisyonunca Hazine adına belirtmelik tutanağının düzenlendiği 1959-1960 yılına kadar 20 yıllık iktisaba elverişli süre dolmamaktadır. Resmi belge ve kayıtlara (1954 tarihli memleket haritasına) aykırı düşen, tanık ve bilirkişi anlatımlarına değer verilerek, taşınmazın 1954 yılı ve daha öncesinin kültür arazisi olarak nitelendirilmesi olanaksızdır. Hazine adına tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetlik ise, zilyedine mülkiyet hakkı bahşetmez. Davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen yönler gözetilmeksizin, 3402 sayılı Yasanın 14 ve 46. maddelerindeki koşulların varlığından sözedilerek davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine, 20.04.1995 günü 1. bentde yazılı nedenlerde oyçokluğu, II. bentde yazılı nedenlerde oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu taşınmazın yer aldığı Avut Köyü 'nde, 14 numaralı orman kadastro komisyonunca orman tahdidinin yapıldığı ve köy içerisinde Devlet ormanı bulunmadığına ilişkin düzenlenen orman tahdidi askı ilanına çıkartılmış ve dava açılmamak suretiyle kesinleşmiştir. Şu duruma göre, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdidi dışında kaldığının kabulü gerekir. Orman tahdidi dışında kalan taşınmazlar hakkında Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3234 sayılı Yasada Yönetimin dava açacağına dair bir açıklık yoktur. Değinilen yönler gözetilerek Orman Yönetiminin davasının reddine ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle sayın çoğunluğun orman araştırmasına yönelik Orman Yönetiminin temyiz itirazların kabulüne ilişkin karar bölümüne Yönetimin temyiz itirazlarının r e d d i görüşünde olduğumuzdan, katılmıyoruz.
Ü Altan ERTÜRK Bülent DOĞAN
Üye Üye