 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E. 1995/12411
K. 1995/15018
T. 28.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
ÖZET : Çekişmeli taşınmazın, orman tahdidi veya kamulaştırma alanlarından birisinin sınırları içinde kalması halinde, gerçek kişi yönünden zilyetlikle kazanma olanağı yoktur.
Kamulaştırma alanları ile orman tahdit haritası kapsamları dışında kalan yerler bakımından ise; orman tahdidinin 3116 sayılı Kanun uyarınca ve 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmaksızın yapılmış olması halinde, bir yerin orman olup olmadığının saptanması için yalnızca 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılmış tahdit ile bunun sonucunda düzenlenmiş haritanın uygulanması yeterli olmayıp, bu tahdit kapsamı dışında kalan yerlerin de öncesinin ne olduğunun araştırılması, taşınmazın 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumunun tespit edilmesi, tapu ve zilyetlik yoluyla ormandan yer kazanma olanağının bulunmadığı ve öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa bile, salt orman toprağının orman sayılacağı hususlarının düşünülmesi gerekir.
Ü (6831 s. OK. m. 1)
Ü (4785 s. OKDK. m. 1)
Ü (5658 s. OKEK. m. 1)
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda, İbrahim'in isteminin kabulü, tapulamadan sonra doğan haklara ilişkin istekler bakımından görevsizlik ve diğer taleplerin reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Köyceğiz, Hamit Köyü'nde yapılan tapulama tesbitine itiraza ilişkin olup, halen temyiz incelemeleri Dairemizce yapılmakta olan Köyceğiz Kadastro Mahkemesi'nin benzer dosyalarının tümünde yargılama ve temyiz aşamasında, 1981/122 esas sayılı bir dosya ile birleştirme isteminde bulunulduğu ve Hazine dayanağı tapu kaydında eksiklikler olduğu gözlendiğinden, Dairemizin 1992/849 esasında incelenen mahkeme dosyası 10.7.1992 gün ve 1992/3730 sayılı kararla Köyceğiz Kadastro Mahkemesi'nin eldeki dava ile birleştirilmesi istenen dosyasının eklenmesi ve tapu kaydındaki eksikliklerin giderilmesi için mahalline iade edilmişti. Evraka eklenmesi istenen dosya ve kayıtlar ile birlikte Dairemize yeniden gönderilen Köyceğiz Kadastro Mahkemesi'nin 1982/74 esas sayılı bu dosyası, 1993/2273 esasımıza yeniden kaydedilmiş bulunmakta idi. Yöredeki diğer parseller ile ilgili benzer davalarda aynı hususların ileri sürülmesi sebebiyle her dosya için ayrı ayrı incelenmesi gereken ve beş büyük torbayı içeren 981/122 sayılı dosyanın varlığı dikkate alınarak, temyiz incelemelerinin birlikte yapılması; ancak, iddialar, savunmalar, kararlar ve gerekçeleri ile temyiz nedenleri ve toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle, her biri için ayrı ayrı mukteza tayini, dava ekonomisi açısından gerekli görülmüştü. Bugün temyiz incelemesine konu benzer dosyalarda, aynı hususlar, önceki incelemeler sebebiyle bilindiğinden, Orman Yönetiminin temyiz dilekçesinde sözü edilen 1981/122 esas sayılı dosyanın getirtilmesi gerekmemiş; temyiz incelemesine konu dosyalar, evvelce olduğu gibi birlikte incelenerek, ayrı ayrı mukteza tayini cihetine gidilmiştir.
Buna göre ve eldeki dava itibariyle:
Köyceğiz, Hamit Köyü'nde yeralan 3400 metrekarelik 151 parsel sayılı taşınmaz, Haziran 1951 tarih, 76 numaralı tapu kaydı kapsamında olduğundan bahisle Hazine adına tesbit edilmiş; Orman Yönetimi itirazı tapulama komisyonunun 5.8.1974 gün ve 382 sayılı kararı ile kabul edilerek, parsel orman olarak tapulama harici bırakılmış; Orman Yönetimi, taşınmazın orman tahdidi içinde ve Devlet ormanı niteliğinde; Hazine, tapusu ve kamulaştırmalar alanları kapsamında; diğer gerçek kişiler zilyetliklerinde ve Celal mirasçıları da tapuları içerisinde bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.
Mahkemece, ölü olduğu belirtilmek suretiyle İbrahim adına tapuya tescile; Hazine ve Orman Yönetimi ile gerçek kişilerin diğer isteklerinin reddine; tapulamadan sonra doğan hak ve istekler bakımından görevsizliğe karar verilmiş; hüküm, Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan inceleme ve araştırma yazılı biçimde hüküm kurulmasına elverişli değildir.
Mümeyyiz Hazine, bir yandan Teşrinievvel 1295 tarih ve 23 numaradan Haziran 1337 tarih, 65 numaraya giden kaydın, 1939 yılında, 3116 sayılı Yasa uyarınca kamulaştırılmasıyla oluşan Mayıs 1939 tarih ve 43 numaralı, çam, meşe ve çınar ormanı cinsli tapu kaydına; öte yandan, 1951 yılından itibaren 5618 sayılı Yasaya göre yapılan kamulaştırmalara dayanmaktadır. Mümeyyiz Hazinenin dayandığı kaydın ilk tesisi, Kancıktaş-Boğaderesi- Çiftlik haneleri ve Tembel Deresi ile çevrili 4000 dönüm çam, meşe ve pırnallık ormanından ibarettir. Haziran 1337 tarih, 65 numaraya tedavülü sırasında, kuzeydeki Boğaz Deresi ile güneyde Çiftlik haneleri arasındaki mesafenin 9950 hadve olduğu, Kadastro Genel Müdürlüğü'nce 30.12.1992 günlü yazı ile 993/2273 esasımızda temyiz incelemesine konu 1982/74 esas sayılı mahkeme dosyasına gönderilen kayıt örneğinde yazılıdır. Oysaki, vuku bulduğu anlaşılan yangından sonra, bir başka dosyadaki örneğinden Yazı İşleri Müdürlüğünce çıkarıldığı belirtilerek, temyiz incelemesine konu teşkil eden tüm dosyalara teksir edilerek konulan kayıt örneklerinde bu mesafe 995 hadve olarak gösterilmiş ve mahkemece de, Hazine tapusu bu hatalı örnek nazara alınarak uygulanmıştır. Hazine, kamulaştırma ile oluşan bu kayıt dışında, 1951'den itibaren 5618 sayılı Yasaya göre yapılmış kamulaştırma işlemlerinin varlığını ileri sürmesine ve bu husus, Menteşoğlu mirasçılarının dayandığı kayıtlardan Teşrinievvel 1295 tarih, 15, 16,17, 18, 20, 21 ve 22 numaradan gelme kayıtlardan bir kısım yerlerin 31.8.1951 ve daha sonraki tarihlerde 5618 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca kamulaştırılması sebebiyle ifraz edildiğinin yazılı bulunması ile doğrulanmış olmasına rağmen bunlarla ilgili belge ve haritalar getirtilip uygulanmamış; bu kamulaştırmaların kapsam ve akibeti ile dava konusu parselle ilgisi üzerinde durulmamıştır.
Orman Yönetimi ise, bir yandan 1942 yılında yapılan ve 1946'da ilanla sona eren orman tahdidine dayanırken diğer yandan, dava konusu yerin niteliği ve öncesi itibariyle orman olduğunu da ileri sürmüştür. 3116 sayılı Yasa uyarınca yapılan bu tahditte, tarihi ve dosyada mevcut belgeler itibariyle 4785 sayılı Yasanın dikkate alınmadığı belirgindir. Bu çalışma ile, sadece, Devlete ait ormanların tesbiti söz konusudur. Bu nedenle, dava konusu yerin tahdit dışında kalmış olması halinde dahi, öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Ayrıca, tahditle ilgili harita dosyada yer olmadığından, uygulama denetlenememekte ve bu tahdit kapsamının neden ibaret bulunduğu anlaşılamamaktadır.
İbrahim ile ilgili olarak zilyetlikle edinme koşullarına yönelik araştırma ve inceleme de yeterli değildir.
Dosya kapsamından anlaşıldığına göre, Köyceğiz Adliyesi, 1982 yılında yangın geçirmiş, dosyaların bir kısmı tamamen ve bir bölümü de kısmen yanmış; dava dosyaları yenilenmiş, bazı belgeler suretler çıkarılmak suretiyle tamamlanmıştır. Mahkeme kaleminin yangın geçirmiş olması, tüm belgelerin tamamen yok olduğunu ifade etmez. Bu itibarla; kayıt, belge, cetvel ve haritaların nitelik ve ilgililerine göre yerel ve merkezi diğer daire, kurum ve kuruluşlarda bulunabileceği dikkate alınarak, özenle araştırılması ve istenmesi gerekir. Mahkemece böyle bir araştırma da yapılmamış ve dayanılan belgelerin tümü getirilmemiştir.
O halde, mahkemece; öncelikle, Teşrinievvel 1295 tarih, 23 numaradan gelme Haziran 1337 tarih, 65 numaralı 4000 dönümlük kaydın kamulaştırılmış olması nedeniyle 4000 dönüm alanında olan ve kuzeydeki Boğa Deresi'nden güneydeki çiftlik hanelerine kadar olan mesafeyi 9950 hadve olarak belirleyen ve sınırları ile belli bu arazi parçasını kapsayan yere ait kamulaştırma belge ve haritalarının, yerel Tapu Müdürlüğü, Milli Emlak Memurluğu ve Orman Yönetimi ile Tapu Kadastro, Milli Emlak ve Orman Genel Müdürlükleri'nden; 1951'den itibaren 5618 sayılı Yasaya göre yapılan kamulaştırmalar işlemlerine ait belge ve haritaların Tapu Kadastro ve Orman Genel Müdürlükleri, kamulaştırmayı yapan kuruluşlar merkez ve taşra örgütleri, Tapu Sicil Müdürlüğü, yerel Milli Emlak Memurluğu ile merkezdeki Hazine arşivlerinde bulunabileceği dikkate alınarak Milli Emlak ve Muhakemat Genel Müdürlüklerinden; 1942'de yapılıp kesinleştiği bildirilen orman tahdit haritasının ve tahdit dışı kalmış yerler bakımından yapılacak incelemeye esas olmak üzere tapulama tesbitinden önceki tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planının Orman Bölge, İşletme ve Genel Müdürlüğü ile Harita Genel Müdürlüğü'nden; ayrıca, çevreye ait tapulama paftasının Tapu Kadastro Müdürlüğü ve gerektiğinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden getirtilip, dosyaya konmalıdır.
Bundan sonra, evvelce yapılan keşiflerde görev almamış kişiler arasından tensip edilecek üç uzman orman mühendisi, bir harita mühendisi, bir ziraat mühendisi ve yerel bilirkişiler ile ve gerektiğinde taraflarca gösterilecek tanıklar da dinlenmek suretiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak, değinilen kayıt ve belgeler uygulanmalı; sırasıyla Teşrinievvel 1295 tarih, 23 numaradan gelme kuzey-güney sınırları arasındaki mesafe 9950 hadve yazılı tapu ve bundan 1939 yılında yapılan kamulaştırmanın tekabül ettiği alan; 1942 yılında yapılan orman tahdidi ile orman olarak kabul edilip sınırlandırılan alan; 1951 yılından itibaren 5618 sayılı Yasa gereği kamulaştırmaya konu olan alanlar; tapulama yolu ile oluşan parsellerin belirlenen bu alanlardaki konumu ve çekişmeli parselin yeri saptanıp, uzman ve fen bilirkişilere çizdirilecek krokide ayrı ayrı renklerle belirtilmek suretiyle gösterilmeli; krokinin keşif izlemeye ve denetlemeye elverişli biçimde düzenlenmesi sağlanmalı ve yerel bilirkişi ile tanık sözlerinde geçen hususlar ve uzman bilirkişiler incelemeleri sonucunu belirtir ayrıntılı rapor alınmalıdır. Böyle bir uygulama ile dava konusu parselin belge, harita ve kayıtlara göre konumu saptandıktan sonra, orman tahdidi veya kamulaştırma alanlarından herhangi birisinin sınırı içinde kaldığının tesbiti halinde, bu tür yerlerde zilyetlikle taşınmaz kazanılamayacağı; bu itibarla, artık zilyetliğe dayalı hüküm kurulamayacağı düşünülmelidir.
Kamulaştırma alanları ile orman tahdit haritası kapsamları dışında kalan yerler bakımından ise:
1942 yılı orman tahdit çalışmalarında 4785 sayılı Yasa nazara alınmak-sızın 3116 sayılı Yasa ile sadece Devlet ormanları belirlenmiş olup, daha sonra yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında tüm ormanlar, hiç bir işleme gerek olmaksızın devletleştirilmiş bulunduğundan, dava konusu yerin, ormanla ilişkisi bakımından uyuşmazlığın çözümünde, sadece, 3116 sayılı Yasa uyarınca yapılmış tahdit ve bunun sonucunda düzenlenen haritanın uygulanması ile yetinilemeyeceğinden bu tahdit kapsamı dışarısında kalan yer varsa, o kesimlerin öncesinin ne olduğunun araştırılması; 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumunun incelenmesi gerekir. Bunun için mahkemece getirtilen eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı, uzman orman bilirkişileri aracılığı ile çekişmeli taşınmaz ve çevre araziye uygulanmak 'suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlik yoluyla ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi'nin 1.6.1988 gün, 31/13 E., K.; 14.3.1989 gün, 35/13 E., K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E., K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; bu uygulama sonucunda orman sayılan yerler ile sayılmayan yerler belirlenerek çizdirilecek krokide ayrı renklerle gösterilmelidir. Böylece, 1942 orman tahdidi ve kamulaştırma alanları ile bunlar dışarısında kalmasına rağmen, yukarıda değinilen biçimde yapılan inceleme sonucunda orman olduğu saptanan kesimlerde de kişilere yer verilemeyeceği; gerçek kişilerin ancak bu kasamlar dışında kalan kesimlerde; zilyetliğe dayalı istek bakımından taşınmazın öncesi, zilyetlikle edinilmeye elverişli nitelikte bulunup bulunmadığı, zilyetliğin süre ve biçimi araştırılmalı; taşınmazın ekonomik amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı, tarafların göstereceği delillerle incelenip, belirlenmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü, uzman orman ve tarım bilirkişilere incelettirilerek fenne uygun raporlar alınmalı; (şu kadar seneden beri tarım arazisi olarak kullanılıyor) biçiminde sözleri içeren ve taşınmazın esas niteliği hakkında bilgi vermeyen bilgisel değerden yoksun raporlarla yetinilmemelidir. Bunların yanında, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinin amir hükmünün kamu düzeni ile ilgili bulunduğu, bu hükmün zilyetliğe dayalı isteklerde mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği nazara alınarak gerçek kişilerin belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak miktarı, 3083 sayılı Yasa çerçevesinde Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden sorularak, dava konusu parselin bu bakımdan zilyetlik yolu ile kazanılıp kazanılamayacağı da belirlenmeli; eldeki davada sadece Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarında bulunduğu da dikkate alınmak suretiyle bir sonuca varılmalıdır.
Dayanılan tüm belgeler getirilmeden ve açıklanan biçimde uygulama ve inceleme yapılmadan kurulan hükümde isabet yoktur. Hazine ve Orman Yönetiminin değinilen hususlara yönelik temyiz itirazları yerinde bulunduğundan, hükmün bozulması gerekir.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyizler yararına (BOZULMASINA), Orman Yönetiminden alınan temyiz harcının isteği halinde iadesine, 28.11.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.