 |
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
E. 1992/12784
K. 1992/5308
T. 20.10.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ORMAN KADASTROSU
ÖZET Harita Yüksek Mühendisi ile Orman Mühendislerinin birlikte çalışmasına olanak verilerek 7744 sayılı Yasa uyarınca yapılan 2/B çalışmaları ile ilgili tutanak ve düzenlenen tahdit haritası yerine uygulanmak suretiyle bu çalışma sonunda orman tahdit sınırı dışarısına çıkarılan yerler tesbit edilip davacıların tapuları kapsamındaki yerlerle karşılaştırılmalı ve tapularının hangi kesinlerinin orman tahdit sınırı dışarısına çıkarıldığının ve orman tahdit sınırları içerisinde bırakıldığı belirlenmeli; bu uygulama ayrı ayrı renk ve çizgilerle gösterilmelidir.
(6831 s. OK. m. 2/B)
(3402 s. Kadastro K. m. 16)
Davacı Hatice ve arkadaşları vekili tarafından, davalı Hazine aleyhine 5.11.1982 gününde verilen dilekçe ile tapulama tesbitinin iptali istenmesi üzerine orman tahdidinin iptali istemine ilişkin 1989/4 sayılı dosya i!e birleştirilerek yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi yolunda kurulan 23.10.1991 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle; dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Davacılar tarafından Gaziosmanpaşa imrahor Köyü, Alan tepe Mevkii'nde yer alan 1085, 1086,1087, 1088 ve 1089 parsel sayılı taşınmazların orman tahdit sınırı içensine alınmasına ve buna bağlı olarak Hazine lehine tesbitine karşı açılan davalar birleştirilerek sonuçlandırılmış; davanın kısmen kabulü ve kısm en de reddine karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi ile Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan inceleme ve araştırma uyulan bozma kararlarına ve yazılı biçimde hüküm kurmaya elverişli değildir.
Davacılar, 5.11.1982 günlü dilekçe ile Tapulama Mahkemesinde Hazine aleyhine kadastro tesbitinin iptali istemi ile 1982/34 esas sayılı davayı ve 4.3.1982 günlü dilekçe ile Asliye Hukuk Mahkemesinde Orman Yönetimi ve Hazine aleyhine evvelce 1940-1942 yıllarında yapılan tahditte orman sınırı içerisine al ınmakla beraber sonrada mahkemece orman dışına çıkarılan yerin 19 numaralı Orman Tahdit komisyonunca orman sınırı içerisinde olduğu varsayılarak bu defa Hazine lehine dışarı çıkarılmasına dair işlemin iptali istemi ile de 82/86 esas sayılı davayı açmışlard ır.
Asliye Hukuk Mahkemesi, 1982/86 esas sayılı dosyasında 11.5.1983 günlü kararı ile 1744 sayılı Yasa ile değişik 11. maddede yazılı süre içerisinde açılmayan davanın reddine karar vermiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi davanın 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi uygulamasından kaynaklandığından bahisle anılan yasa hükmü göz önünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde deliller toplanarak uyuşmazlığın çözülmesi gerektiğine, niteliğin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek süre yönünden davanın reddini n doğru olmadığına işaretle hükmü bozmuş; Mahkeme, bozmaya uymuş, 24.10.1986 günlü kararı ile dava konusu yerin davacıların 1936 tarih 43 numaralı tapuları kapsamında olduğunu, bu kayda dayanarak 40 yıl önce açtıkları elamanın önlenmesi davasının lehlerine sonuçlandığını, bu olguya rağmen taşınmazın Hazine lehine orman sınırı dışarısına çıkarılmasının doğru olmadığını belirterek davanın kabulüne, 2035 ila 2054 numaralı noktalar arasındaki 189.700 metrekare alanın ayrı bir parsel numarası verilerek davacılar adına tapuya tesciline karar vermiş; bu kararın Yargıtay'ca dosyanın tapulama mahkemesine devri gerektiğine işaretle bozulmasından ve dosyanın devrinden sonra Tapulama Mahkemesi 1989/4 esasına kaydettiği dosyayı 5.11.1982 tarihinde, ewelce tapulama mahkem esinde açılan dava ile birleştirmiştir.
1982/34 sayılı tapulama ile ilgili davada ise mahkeme, 4.4.1984 günlü kararı ile İmrahor Köyü'nde tapulamanın ilk defa 1974 yılında yapılıp kesinleştiğini, dava konusu yerlerin 3116 sayılı Yasaya göre yapılan orman tahdidinde orman tahdit sınırı içerisinde kalması sebebiyle tapulama dışı bırakıldığını, bu tapulamanın kesinleşmesinden sonra 1744 sayılı Yasanın 2/B uygulaması yapıldığını ve taşınmazların Hazine lehine orman dışına çıkarıldığını, bundan sonra yapılan ik inci tapulamanın geçersiz olduğunu belirterek 1085 ila 1089 parseller tutanaklarının iptaline; ilk tesbit kesinleşmiş bulunduğundan davacıların istemi ve davası bakımından mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 22.10.1987 günlü ilamı ile hükümden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin kişiler lehine yeni hükümler getirdiğini ve bu itibarla yeniden kadastro yapılmasının mümkün ve komisyon kararına karşı süre sinde açılan davanın Tapulama Mahkemesinde görülmesi gerektiğine işaretle hükmü bozmuş, bozmaya uyan mahkeme eldeki davayı diğer dosya ile de birleştirdikten sonra şimdi temyiz incelemesine konu kararını vermiştir.
Konunun geçirdiği aşama ve uyulan bozma kararları doğrultusunda dava, bir yandan 2085 ila 2089 parsellere yönelik genel kadastro tesbiti sırasında verilen kadastro komisyonu kararına itiraz ile, Öte yandan 2035 ila 2054 orman sınır noktaları ile Hazine lehine orman tahdit sınırı dışarısına çıkar ma biçimindeki 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2/B maddesi uygulamasına karşı itiraz davasından ibaret bulunmaktadır. Dosyada mevcut bulunan ve 16.1.1990 tarihinde kadastro kontrol memuru Mehmet Ali tarafından düzenlenen krokide bunların a ynı yere ait bulunduğu ve bu durumda dava konusunun 1085 ila 1089 parsellerden ibaret olduğu, bunun aynı zamanda orman sınırlamasında 2035 ila 2054 numaralı noktalarla belirlenen yer olduğu gözlenmektedir. Mahkemece ise, buna rağmen çok daha geniş bir yer dava edilmiş gibi inceleme yapılarak hüküm kurulmuştur ki, bu husus HUMY.nın 74. maddesine aykırıdır.
Ayrıca Mahkeme, maddi delilleri değerlendirmede de yanılgıya düşmüştür. Şöyle ki; 3116 sayılı Yasa uyarınca yapılan sınırlama ile devlet ormanı olarak benimsenip, tahdit içerisine alınan yer hakkında Aziz ve Daim tarafından Orman Yönetimi aleyhine açılan dava sonunda verilen 22.10.1943 tarih ve 1942/712 esas, 1943/364 sayılı karar, tarihi itibariyle 3116 sayılı Yasa hükümleri uyarınca kurulmuş bulunduğunda n, daha sonra 4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle dayanılan tapu kapsamının tamamı orman niteliği ile devletleştirildiğinden ve dosya içerlisindeki belgelerle bedelinin de ödendiği anlaşıldığından, artık bu davanın sonucunun davacılar lehine bir katkı sağlamayacağı, eldeki davanın çözümünde dikkate alınamayacağı tartışılmayacak kadar açık bir olgudur.
Davacıların dayandığı tapu kaydı, Temmuz 1313 tarih, 36 ve Şubat 1315 tarih, 93 numaradan gelme kayıtlardır. Bu kaydın kapsamının tamamı 22.000 dönüm olarak Mayıs 1932 tarih ve 19 numara ile Serez mübadillerinden Ayşe ve Gülsüm hanımlara iskan yoluyla tevfizen intikal ve Ayşe payı hanım binti Ahmet adına tedavül görmüş, bilahare 4785 sayılı Yasa ile kaydın tümü devletleştirilecek Ocak 1947 tarih, 13, 15.1 .1947 tarih ,17 ve 11.1.1947 tarih, 47 numaralar İle Hazine adına tedavül görmüş ve bu kayıt da tevhit edilerek 18.10.1950 tarih ve 30 numarayı almıştır. Hazinece bu kayıt kapsamından sırasıyla 23000 m 2., 4600 m 2., 1840 m 2., 27600 m 2., 9200 m 2. ve 64400 m 2. olmak üzere toplam 130640 metrekare yer Alan tepe ormanı içerisinde fakat kültür arazisi olduğu, bu kesimlerin ormanla birlikte devletleştirilmediği açıklanarak, Defterdarlığın 6.7.1957 günlü yazısına müsteniden ve satış yolu ile 14.10.1957 tarih, 234 il a 239 numaraya kadar 6 adet tapu kaydı oluşturmak suretiyle Fatma ve arkadaşları adına intikal ettirilmiştir. Sonradan bu kayıtlardan pay satışları yapılmış ve halen davacılar adına yazılı bulunan kayıtlar oluşmuştur.
Yargıtay'ca getirilerek incelenen ve 14.10.1957 günlü kayıtların oluşumuna esas teşkil eden belgeler de bu durumu doğrulamaktadır. Bu belgeler arasında Maliye Bakanlığı'nın 3312-8884 sayılı yazı İle gönderdiği ve İstanbul Defterdarlığı'na 25.1.1956 tarihinde ulaştığı anlaşılan Tarım Bakanlığı'nca, Maliye Bakanlığı'na hitaben yazılan 15.12.1955 gün ve 5059-6/1854 sayılı yazıda kök tapu kapsamının tamamının devletleştirildiği ve tazminat ödendiği; ancak, kültür arazisi olarak belli bölümlerin yine bedeli karşılığı gerçek kişilere verilebileceği, orman eski sahiplerine iadesinin söz konusu olamayacağı, böylece sadece esasen kültür arazisi olan yer hakkındaki yanlışlığın ıslahının mümkün olabileceği bildirilmiş, 14.10.1957 günlü kayıtlar bu yazı ve diğer işlemler doğrultusunda tamamlanarak toplam 1 30640 metrekare yer gerçek kişilere bedeli karşılığında verilmiştir. Bu miktarın dışında kalan yerlerin ise iadeye tabi tutulmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, davacıların hakkı sadece kendilerine iade edilen kesime ilişkin olup, bunun dışında olan kesim üzerinde tapu kaydına davalı bir haklarının mevcudiyetinden söz edilemez. Ayrı ayrı miktar ve sınırları kayıtlarında yazılı bu tapu kapsamları dışında davacılar mülkiyet savında bulunamazlar. Dava konusu taşınmazlar ve çevresi 4785 sayılı Yasa kapsamında Dev let ormanı olduğundan, davacılar sözü edilen tapu kayıtlarına dayanarak ve sadece 1744 sayılı Yasanın VB maddesi uygulaması ile Devlet ormanı dışarısına çıkarılan kesimin adlarına tescilini isteyebilirler. O halde davacıların davasının sadece tapuları kaps amındaki VB maddesi uygulamasına ve buna göre yapılan genel kadastro tesbitine itiraz niteliği ile sınırlı bulunduğunun kabulünde zorunluluk vardır. Tapulu bölümleri dışarısında kalan kesim de 1744 sayılı Yasa uygulaması sebebiyle bir istemde bulunamazlar. Öte yandan, hükmü temyiz edenlerin sıfatı ve temyiz nedenleri itibariyle krokide kıyı şeridi olarak belirlenen (A-1) ile işaretli bölüm ve (B) - (C) harfleri ile gösterilen diğer bölümler için yalnız Hazine ve Orman Yönetimi yönünden temyiz incelemesi yap ılması gerekmektedir. Gerçek kişilerin bu bölümlere ve davanın tümüne karşı temyiz itirazları yoktur. Hazine ve Orman Yönetiminin gerçek kişiler aleyhindeki temyiz itirazlarının inceleme biçimine gelince, davacılar adına A-2 ile işaretli 2.627.000 metrekar e yerin tesciline karar verildiğine göre, davacıların dayandığı tapu kayıtlarının bu kesim içerisinde olup olmadığının öncelikle tesbiti gerekmektedir. Zira, mahkemenin infazda esas alınması gerektiği hususunu kararında belirttiği 1.7.1991 günlü rapor ve k rokide, dava konusu 1085 ila 1089 parseller ile 1744 uygulamasında belirtilen 2035 ila 2054 orman sınır noktaları ve bunların kapsamları işaret edilmemiştir. İşte bu nedenle; mahkemece, davanın konusu olan taşınmazlara rağmen dava dışına çıkılarak karar ka psamına alınan kısımların tesbitinde zorunluluk vardır.
Davanın açıklanan bu aşaması, mahkemece verilen kararın niteliği, dayanak kayıtlar ve açıklanan yasal kurallar dikkate alınmak suretiyle, daha önce görev almış bilirkişiler dışında seçilecek üç orman yüksek mühendisi, bir ziraat yüksek mühendisi bir harita mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile yeniden keşif yapılmalı, gerek kadastro paftası ve gerekse orman tahdit haritası uygulanmak suretiyle dava konusu 2085 ila 2089 parse llerin ve 2035 ila 2054 orman sınır noktalarının kapsadığı alan itibariyle dava konusu kesim ve bu yerin 1.7.1991 günü krokide (A-2) ile işaretli kısım içinde olup olmadığı saptanmalı; bundan sonra yerel bilirkişiler, gerektiğinde tanıklar dinlenmek sureti yle önce kök tapunun tamamının kapsamı, daha sonra tamamı devletleştin imiş olan bu kapsam içerisinden 14.10.1957'de davacılara intikal eden yukarıda değinilen tapuların miktar ve sınırları dikkate alınarak uygulanması suretiyle, davacılara verilen yerler ve bunların kapsadığı kesimin dava konusu 1085 ila 1089 sayılı parsellerde tekabül ettiği yerler itibariyle uyuş biçimleri saptanmalı, bu uygulamanın harita yüksek mühendisine düzenlettirilecek rapor ve krokide ayrı ayrı gösterilmesi sağlanmalı; harita yük sek mühendisi ile orman mühendislerinin birlikte çalışmasına olanak verilerek 1744 sayılı Yasa uyarınca yapılan VB çalışmaları ile ilgili tutanak ve düzenlenen tahdit haritası da yerine uygulanmak suretiyle bu çalışma sonunda orman tahdit sınırı dışarısına çıkarılan yerler tesbit edilip davacıların dayanak 14.10.1957 tarihli tapuları kapsamındaki yerlerle karşılaştırılmalı ve tapuların hangi kesimlerinin orman tahdit sınırı dışarısına çıkarıldığı, hangi kesimlerin orman tahdit sınırı içerisinde bırakıldığı ve 2085 ila 2089 parseller itibariyle de dava konusu olan ve olmayan kısımları belirlenmeli; bu uygulama ayrı ayrı renk ve çizgilerle gösterilmelidir. Bu uygulama sonunda davacıların ancak dava ettikleri kesim içerisinde ve 14.10.1957 tarihinde verilen tap ulan kapsamı kadar yer alabilecekleri, bu kayıt kapsamı dışında bir haklan bulunmadığı gibi dava ettikleri yer dışında kalan kesim bakımından ise kendilerine yer verilemeyeceği düşünülmelidir.
Yukarda açıklanan şekilde yapılacak bir uygulama sonunda dava konusu kesinin kararda sözü edilen krokide (A-2) harfi ile işaretli bölüm içerisinde ve davacıların dayandıkları 14.10.1957 gün ve 234 ila 239 numaralı tapu kayıtlarının kapsamında, 1085 ila 1089 parsel numaraları ile tapulaması yapılmış ve 2035 ila 2054 o rman sınır noktaları ile orman tahdit sınırı dışarısına çıkarılmış yer içerisinde kaldığı anlaşılan bölümler hakkındaki davanın kabulüne, bu bölümler dışarısındaki istemin reddine karar verilmelidir.
Mahkeme, kıyı şeridi içerisinde kumsal niteliğinde olduğu saptanan (A-1) harfi ile işaretli 2.903.000 metrekarelik kesimin bu niteliği ile Hazine adına tesciline karar vermiş ise de, kıyı şeridi kumsal niteliği İle kamu mallarından olup, tapuya tescile olanaksızdır. Bu kesimin 3402 sayılı Yasanın 16. maddesi u yarınca sınırlandırılması İle yetinmek gerekirken, Hazine adına tescil biçiminde karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine ile Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın isteği halinde yatırana iadesine, duruşmada hazır bulunan Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri için dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi uyarınca takdir olunan 5.000'er lira vekillik ücretinin davacılardan alınara k sözü edilen Yönetimlere ödenmesine, 20.10.1992 günü oybirliği ile karar verildi.
|