 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/6064
K: 2005/6580
T: 30.05.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan Veyis'in evlatlığı olduğunu adı geçenin evlatlık sözleşmesinin iptali için açtığı davanın reddedilip kesinleştiğini maliki olduğu 176 ada 1 parsel sayılı taşınmazı da kendisinden mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı olarak davalı eşine ölünceye kadar bakma aktiyle temlik ettiğini ileri sürüp, miras payı oranında iptal tescil, bunun mümkün olmaması durumunda tenkis istemiştir.
Davalı, miras bırakanın uzun yıllar felçli kaldığını ve bakımını kendisinin yaptığını, temlikin muvazaalı olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı gerçekleştiği belirlendiğinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu kerpiç ev ve elmalık nitelikli 1 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan tarafından 1.11.1994 tarihli ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya temlik edildiği görülmektedir.
Davacı, anılan temlikin kendisinden mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir.Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında,aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; miras bırakanın alt soyu bulunmadığı, davacıyı 1993 yılında evlat edindiği, daha sonra evlatlık ilişkisinin ortadan kaldırılması amacıyla açtığı davanın redde sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan çekişmeli yeri ölünceye kadar bakma aktiyle davalı eşine temlik ettiği uzunca süre felçli kaldığı, bakıma muhtaç durumda bulunduğu ve davalının da akitle yükümlü olduğu bakım görevini yerine getirdiği de dosya kapsamıyla sabittir.
Yukarıdaki ilkelerde belirtildiği üzere bakım akti ile temlik edilen taşınmazlar yönünden iddianın kabul edilebilmesi için öncelikle bakım karşılığı verilenlerin bakım yükümlülüğüne konu borç ile uyumlu bulunmaması asıldır.Somut olayda, böyle bir uyumsuzluk söz konusu değildir.Bakım borçlusunun akit gereklerini bihakkın yerine getirdiği de tartışmasızdır.
Öyle ise; miras bırakanın evlat edindiği davacı bakımından açtığı evlatlığın refi davasının yaptığı temlike etkili olduğu kabul edilemez ve murisin tasarrufunun sırf bu sebebe dayalı olarak ve kendisinin miras hakkından yoksun bırakılması ile ilişkilendirilemez.
SONUÇ: Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.