 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/4901
K: 2005/5381
T: 28.4.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, dava konusu 744 parsel sayılı taşınmazın adlarına kayıtlı 07/02/1962 tarih, 1 nolu tapu kapsamında kaldığını, davalının açtığı tapu iptali davasının reddedilerek kesinleştiğini, bu davanın taraflar arasında kesin hüküm teşkil ettiğini, kadastro tespit çalışmaları sırasında da adlarına tespit edildiğini, davalıların taşınmaz hakkında açtıkları tespite itiraz davasının halen derdest olduğunu, taşınmazın davalının işgalinde olduğunu ileri sürerek, davalının haksız elatmanın önlenmesine, yıkım ve 2.261.672.000 TL. ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, Kadastro Mahkemesine açılan dava sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tapu kaydına dayanarak elatmanın önlenmesini istemişse de; dava konusu taşınmazın yargılama sırasında çapa bağlandığı, eski tapu kaydının hukuki niteliğini kaybettiği, hükmen tescile esas alınan mahkeme kararının 15/04/2002 tarihinde kesinleştiği, davanın açıldığı tarihte mülkiyet hakkının kazanıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü :
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 744 parsel sayılı taşınmazın kadastroca davacılar adına tespit edildiği, davalının bu tespite itiraz ettiği, itiraz davasının Kadastro Mahkemesince 1973/83-2001/17 sayı ile karara bağlandığı itirazın reddi ile tespit gibi tescile hükmedildiği ve anılan hükmün kesinleştiği görülmektedir.
Bu durumda, davacıların çekişmeli taşınmazın kayden maliki oldukları, davalının kayıtla ilgisinin bulunmadığı, buna karşın anılan yere yapılaşmak suretiyle elattığı sabittir.
Kadastro Mahkemesi kararları kurucu değil, açıklayıcı nitelik taşırlar. Esasen, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 25/son maddesi hükmünde "... mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, Kadastro Mahkemesinin görevi dışındadır" denilmek suretiyle aynı ilke benimsenmiştir. Öyle ise, davacının kadastro tespit tarihi itibariyle 744 parsel sayılı taşınmazın maliki bulunduğu, Kadastro Mahkemesi ilamının ise bu durumu tespit ettiği kabul edilmelidir. Eldeki davanın görüldüğü sırada Kadastro Mahkemesi kararının kesinleşmiş olması yukarıda değinilen mülkiyet hak ve durumuna etkili görülemez.
Nitekim, eldeki davada Kadastro Mahkemesi davası sonucu beklenilmiş, orada belirlenecek mülkiyet durumuna göre çekişmenin giderilmesi düşünülmüştür.
SONUÇ: Hal böyle olunca; davacının kayıttan kaynaklanan mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve gerekçelerle davanın reddedilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.