 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/4428
K: 2005/4695
T: 18.04.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 480 parsel sayılı taşınmaza komşu 435 ve 743 parsellerin tecavüzlü olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı M.Bakanlığı,743 parselin hazine adına kayıtlı olduğunu ve üzerinde okul binası bulunduğunu bildirip husumetin İl Özel İdaresine yöneltilmesi gerektiğinden davanın reddini savunmuştur.İl Özel İdaresi davaya dahil edilmiştir.
Davalı Hasan 'nın dava tarihinden önce öldüğü anlaşılmakla,mirasçıları dahili dava yoluyla davaya katılmışlardır.
Mahkemece,davacı iddiası Hasan mirasçıları yönünden sabit görülerek davanın kabulüne diğer davalı ve dahili davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davalı Hasan mirasçıları tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden,toplanan delillerden davada davalı olarak gösterilen Hasan'ın 1962 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir.HUMK.taraf Ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini,medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını,her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır.Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır.Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamıyacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamıyacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemiyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Hal böyle olunca dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalı Hasan Korsa mirasçıları hakkında açılan davanın reddi gerekirken, işin esasına girilip kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.Temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 18.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.