Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/4269
K: 2005/5611
T: 04.05.2005

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 232 ada 10 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki davalı tarafından diğer davalı şirkete taş ocağı işletilmek üzere kiraya verildiğini, ancak taş ocağı olarak işletilmek istenen tahmini 1500 m2 lik kısmın çamlık, meşelik pırnallık olup, imar ve ihya edilmediğini, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürüp, kısmen tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, çekişmeli taşınmazın tamamının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmayan özel mülkiyete konu tarım arazisi olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kadimden beri tarım arazisi niteliğinde bulunan zeytinlik, antep fıstığı ve incir ağaçları ile kaplı olduğu, davalının seki yaparak imar ve ihya ettiği, çevresindeki tarım arazileri ile bütünlük arzettiği, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmayıp, özel mülke konu olduğu gerekçesiyle; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 4297.27 m2 yüzölçümündeki 232 ada 10 parsel sayılı taşınmazın genel kadastroda senetsizden (belgesizden) dava dışı Mehmet adına tespit edildiği 1.3.1999 günü çap kaydı oluştuktan sonra davalılardan U şirketine 24.7.2003 tarihinde satış yoluyla temlik edildiği, taşınmazı edinen davalı şirketin diğer davalı ile yaptığı kira sözleşmesi uyarınca taşınmazın davaya konu edilen bölümünün taş ocağı olarak işletildiği anlaşılmaktadır.
Davacı hazine, taşınmazın 1500 m2 lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını, ayrıca 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14 ve 17.maddelerinde öngörülen koşulların davalı şirket ve onun bayii olan dava dışı gerçek kişi yönünden oluşmadığını belirterek tapunun iptalini ve kendi adına tescilini, diğer davalının da elatmasının önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Gerçekten de, taşınmazın çekişme konusu yapılan ve fen bilirkişi krokisinde kırmızı ile gösterilen bölümünün taşlık ve kayalık niteliğinde olduğu, üzerinde yer yer ve dağınık şekilde kızılçam fidanları meşe sürgünleri,pırnal meşesi, sandal ve çitlenbik ağaçlarının bulunduğu taşınmazın hakim vasfının taşlık ve kayalık olduğu keşfen belirlenmiş olup, 18.11.2004 günlü keşifteki mahkeme gözlemi ile de aynı olgu ve bulguların varlığı saptanmıştır.
Bu belirlemeler karşısında, özellikle; çekişme konusu bölümün toprak yapısı ve bitki örtüsü gözetildiğinde, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14,17 maddelerinde ön görülen mülk edinme koşullarının tespit tarihi itibari ile davacı şirket ve onun bayii yönünden gerçekleştiği söylenemez.Esasen taşlık ve kayalık yerler Medeni Kanunun 715.(eski 641) ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/c maddesi hükümleri gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir.Bu tür yerlerin taş çıkarma biçimindeki kullanılması, yasanın ön gördüğü anlamda kazanmayı sağlayan zilyetlik olarak da kabul edilemez.Kaldı ki bu gibi yerler nitelikleri itibarı ile de kazandırıcı zaman aşımına konu olamaz.
Öte yandan, davalı şirket taşınmazı sicilden satın alma ile edinen kişidir.Kamu malı niteliğindeki taşınmazı sicilin aleniyetinden istifade ederek edinen kişinin Medeni Kanunun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı tartışmasızdır.Ayrıca davalı şirket ile onun kiracısı diğer davalı arasında yapılan sözleşmenin taşınmazın gerçek maliki olan hazineyi bağlamayacağı da kuşkusuzdur.O halde şirket dışındaki diğer davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir sebebinin bulunduğu da düşünülemez.
SONUÇ: Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacı hazinenin temyiz itirazı yerindedir.Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA 4.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini