 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/3983
K: 2005/4836
T: 20.4.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları Hafize nın 1631 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla oğlu olan davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile temlik ettiğini, davalının da çekişmeli parseli adına tapuda tescil ettirdiğini; ileri sürerek, iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının bakım borcunu yerine getirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma isteği dava değeri itibariyle reddedildi.Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden miras bırakanın kayden maliki bulunduğu 1631 parsel sayılı taşınmazını 1.11.1996 tarihli ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik ettiği ve taşınmazın bu akte dayalı olarak davalı adına tescil edildiği görülmektedir.Davacılar, anılan temliki işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasıyla eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir.Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında,aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, miras bırakanın dava konu edilen taşınmaz ile birlikte H'daki 209 parsel sayılı taşınmazı da davalıya intikal ettirdiği yapılan bu temliki işlem nedeniyle H Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın kabulle sonuçlanıp kesinleştiği görülmektedir.Aynı akte konu olan iki taşınmaz bakımından miras bırakanın iradesini bölme olanağı yoktur.
Diğer taşınmaz bakımından benimsenen ve hükme bağlanan muvazaa olgusunun eldeki davaya konu edilen taşınmaz bakımından da geçerli olduğu düşünülmelidir.
Bütün bunlar yanında miras bırakanın davalıya 1632 parsel sayılı taşınmazı da bağış sureti ile temlik ettiği sabittir.Tüm temlike konu taşınmazların yaklaşık 1.213.550.m2 olduğu belirlenmiştir.
Belirtilen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde,miras bırakanın çekişmeli taşınmazla ilgili yaptığı işlemin bakım karşılığı olmadığı, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
SONUÇ: Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.