 |
T.C.
YARGITAY
1..Hukuk Dairesi
E: 2005/1948
K: 2005/4756
T: 19.04.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı Mustafa'nın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla dava konusu 25 ve 26 nolu parsellerdeki payını satış suretiyle muvazaalı olarak eşi olan Fatma'ya temlik ettiğini, miras bırakan Fatma'nın da muvazaalı olarak mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla oğlu olan davalıya satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek, iptal ve miras payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.4.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ile temyiz edilen vekili geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü
Dava, Borçlar Yasasının 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, miras bırakan Fatma'nın 20.10.1984 tarihinde vefat ettiği, mirasçı olarak eşi Mustafa ile Mustafa'dan olma çocukları Yosma ve Mehmet ile ilk eşi Zübeyir'den olma oğlu Mehmet Osman'ın kaldıkları eşi Mustafa'nın da 26.11.1994 tarihinde ölümü üzerine müşterek çocukları Yosma ve Mehmet'i bıraktığı, çekişmeli 25 ve 26 nolu parsellerin ½ şer payı muris Mustafa'ya ait iken 23.3.1960 tarihinde satış suretiyle eşi Fatma'ya temlik ettiği, Fatma'nın dava dışı 23 nolu parseldeki payını devrederek karşılığında 26 nolu parsele müstakilen malik olduğu, Fatma'nın 13.3.1981 tarihinde 25 nolu parseldeki ½ payı ile 26 sayılı parselini, Mustafa'dan olma oğlu Mehmet'e aktardığı, Mehmet'in de 26 sayılı parseli gelinin ağabeyi olan dava dışı Hayali'ye devrettiği, her iki parselinde imar uygulamasına tabi tutulduğu hakkında hüküm kurulan imar parsellerinin halen davalı Mehmet adına kayıtlı olduğu, miras bırakan Fatma'nın Zübeyir'den olma oğlu Mehmet tarafından davalı aleyhine 26 nolu parselle ilgili olarak açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı tazminat davasının kabulle sonuçlandığı, tarafların murisi Mustafa'nın anılan davanın 27.10.1986 günlü oturumunda tanık olarak dinlendiği ve "eşi Fatma'nın hasta olduğunu, taşınmazlarını satarak eşinin tedavisini yaptırdığını, bu arada borçlandığını, alacaklılar tarafından yapılacak hacizlerden kurtulmak amacı ile taşınmazlarını eşi Fatma'ya devrettiğini" bildirdiği görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Yasanın (eski 634) 706, Borçlar Yasasının 213 ve Tapu Yasasının 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Somut olaya yukardaki ilkeler uyarınca bakıldığında muris Mustafa'nın amacının terekeden değil alacaklılardan mal kaçırmak olduğu açıktır. Bu tür davalar sözleşmenin tarafları arasında ise muvazaa iddiasının yazılı delille ispatı zorunludur. Taşınmazı intikal ettiren kişinin ölümü halinde mirasçılar halefiyet yolu ile dava açmışlarsa, başka bir anlatımla, mirasçılar miras bırakanın hakkına dayanarak iptal-tescil istemişlerse, ispat hukuku yönünden aynı kural uygulanır.
Eldeki davada muris Mustafa'nın Fatma'ya yaptığı temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı olmadığı gözetildiğinde bu tür bir iddianın 1.4.1974 gün ½ Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında olmadığı, Mustafa'nın alacaklılarından mal kaçırmak amacı ile temlik yaptığı iddiasının da 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delil ile kanıtlanamadığı ancak toplanan deliller, tüm dosya içeriği özellikle daha önce davalı aleyhine açılıp kabulle sonuçlanan 1989/34-73 sayılı dosya içeriğinden Fatma'nın davalıya yaptığı, temliklerin muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
SONUÇ: Hal böyle olunca davanın, miras bırakan Fatma'nın mirasçılık belgesindeki davacının payı oranında kabulü gerekirken, baba Mustafa'nın temlikleri de muvazaalı kabul edilmek suretiyle bir kısım taşınmazlar yönünden ½ oranında iptal tescile karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMY.nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.