 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/1598
K: 2005/4294
T: 07.04.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,3984 parsel maliki olduğunu, komşu 3983 parsel malikleri olan davalıların taşınmazına taşkın bina inşa etmek suretiyle elattıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlar, bir tecavüzleri varsa bedelini ödemeye hazır olduklarını belirtmişlerdir.
Mahkemece, davalıların davacıya ait taşınmaza kaçak ve ruhsatsız taşkın bina inşa etmek suretiyle elattıkları gerekçesiyle davanın kabulüyle davalıların elatmalarının önlenmesine, binanın yıkılmasına, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava,elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;davalıların kayden davacıya ait bulunan 3984 parsel sayılı taşınmaza taşkın yapı yapmak suretiyle elattıkları görülmektedir.
Çap kayıtlarından,taraflara ait 3984 ve 3983 parsellerin öncesinin 69 kadastral parsel olduğu, bu yerde 23.5.1995 tarihinde yapılan imar düzenlemesiyle imar parsellerinin oluştuğu anlaşılmaktadır.İmar parsellerinin oluşmasından sonra çekişmeli yapının inşaa edildiğinin saptanması halinde mahkemece öngörüldüğü anlamda hüküm kurulması gerekeceğinde kuşku yoktur.Ancak,tecavüzlü durumun imar uygulaması ile meydana geldiği belirlendiği takdirde 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi hükmünün gözetilmesi gerekeceği de tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten alkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak 3. bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
SONUÇ: Hal böyle olunca;yukarıda açıklanan ilkelerde gözetilerek tecavüzlü halin zamanının saptanması,yapının imar parsellerinin oluşmasından önce inşaa edildiğinin belirlenmesi halinde İmar Yasasının 18. maddesi hükmünün uygulanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,7.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.