 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2005/14350
K: 2005/2509
T: 09.03.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı hazine temsilcisi dava konusu 362 sayılı parselin hazineye ait olduğunu ileri sürerek, davalılar adına bulunan tapu kaydının iptalini ve hazine adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, ölü kişiler hakkında dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çekişmeli 362 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, ölü kişiler aleyhine dava açılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine özellikle getirtilen nüfus kayıtlarına göre; davalılardan Zahide ile Mehmet 'in dava tarihinden önce öldükleri sabittir. O halde, 4,5,978 tarih ve 4/5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca davadan önce öldükleri saptanan kişiler hakkındaki davanın reddedilmiş olması kural olarak doğru ise de, adı geçenler yanında davada 14 kişi daha davalı sıfatıyla yer almış, dava dilekçesinde de kendilerine husumet tevcih edilmek suretiyle davalı olarak gösterilmişlerdir.
Hemen belirtmek gerekir ki, böylesi bir durumda iptali istenilen taşınmazın mülkiyet durumunun belirlenmesinin önem ve özellik taşıyacağı kuşkusuzdur. Bir başka ifade ile çekişmeli taşınmaz el birliği mülkiyetine tabi ise ve davadan önce ölü olduğu saptanan paydaşlar dışında başkaca paydaş varsa, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunacağından davadan önce ölü olduğu belirlenen kişiler hakkındaki dava reddedilemeyecek, bunların mirasçıları tayin ve tespit edilerek davada yer almaları sağlanmak suretiyle davada terekenin temsili gerekecektir.Ancak taşınmaz paylı mülkiyet üzere ise, Medeni Kanunun 688.ve takip eden maddeleri gereğince ve taşınmazın niteliğine göre sicile geçmesi gerekli taşınmazlardan olduğunun belirlenmesi halinde davadan önce ölü olduğu saptanan davalı paydaş veya paydaşlar hakkındaki dava değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ilke olarak reddedilecek, diğer paydaşlar yönünden davaya devam edilecektir.
Oysa, mahkemece taşınmazın mülkiyet durumu belirlenmeden ölü olanların yanı sıra diğer davalılar hakkındaki davanın reddedilmiş olması da yukarıda değinilen ilkeler karşısında doğru değildir.
Öte yandan, H. Kadastro Mahkemesinin 29.12.1976 tarih 89-289 Esas ve karar sayılı görevsizlik kararı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Nevarki, anılan kararın kesinleşip kesinleşmediği saptanmamıştır.Bilindiği üzere görevsizlik kararı kesinleşmedikçe o mahkemenin görevinin son bulduğu söylenemez.Bir başka deyişle kural olarak görevsizlik kararı kesinleşmedikçe eldeki davanın dinlenilebilmesine olanak yoktur.
SONUÇ: Hal böyle olunca, Kadastro Mahkemesinin değinilen görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğinin tespit edilmesi, kesinleşmemiş ise kesinleştirilmesinin sağlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı hazinenin temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.3.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.