 |
T.C
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/7170
K: 2004/7389
T: 17.06.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- PAYLIPAYIN KULLANILMASI
- HAKİMİN MÜDAHALESİ
4721 s. MK/693
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 164 ada 1 parselde bulunan taşınmazdaki dubleks binanın 2. katında oturduğunu, alt katta oturan davalının ortak bahçeyi kullanmasına engel olduğunu ileri sürüp elatmanm önlenmesi ile aralarındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, paydaşlar arasında eylemli kullanma biçiminin oluştuğunu, payının davacıdan fazla olduğunu, davacının payı oranında bahçeyi kullanmaktan feragat ettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, paydaşlar arasında alt katta oturanların bahçeden yararlanacakları şeklinde eylemli kullanma biçiminin oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Emine Küçüksözen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, elatmanın önlenmesi, muarazanm giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu,anılan taşınmazda kat mülkiyeti ve kat irtifakına geçilmediği, bu yerde dava dışı kooperatif tarafından inşa ettirilen dubleks evlerden çekişmeli olanın davacı ve davalıya tahsis edildiği, binanın üst katının davacının, bahçe katının ise davalının tasarrufunda bulunduğu, davalının davacıya yapıya özgülenen bahçeyi kullandırmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında zemine ilişkin mülkiyet çekişmesi yoktur. Çekişme söz konusu yapıda her iki tarafında kullanımına ayrılan bahçe nitelikli yerin kullanma ve yararlanma biçiminin ne olması gerektiği noktasındadır.
Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'unda paylı mülkiyet, Yasa'nın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede, genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, "Yönetim ve Tasarrufa" ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
Sözü edilen maddede aynen "Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir" ifadelerine yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hakimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
Maddede hakime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle olduğu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
Yasa'nın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. maddeden, 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sonra ermesi (Md. 698-699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
Yasa'nın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hakimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.
O halde hakim paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, tarafların ihtiyacı ve gerçeklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
Bunun için de, taşınmaz başında keşif yapılarak uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zaman ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.
Hâl böyle olunca,mahkemece belirtilen şekilde gerekli inceleme ve araştırma yapılıp soruşturmanın tamamlanması, yukarıda açıklanan düzenlemelerin uygulama olanağı saptandığı takdirde çekişmeli yerde kat mülkiyeti ve kat irtifakı kuruluncaya kadar kullanma ve yararlanma biçimi bakımından bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alman peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.