 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2002/86
K: 2002/609
T: 23.1.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· MURİS MUVAZAASI
· TAPU İPTALİ VE TESCİL
ÖZET: Murisin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı temlikte bulunmuş olması halinde, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Ancak bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.
(YİBK., 1.4.1974 tarih ve 1/2 s.)
(4721 s. MK. m. 706)
(818 s. BK. m. 213)
(2644 s. Tapu K. m.26)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı, murisi annesi Lütfiye'nin 324 parsel sayılı taşınmazda maliki olduğu 1/3 payı muvazaalı olarak davalı kızına temlik ettiğini belirtip, bu payın iptaliyle muris adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı inançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunu 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile gerçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşiri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dava konusu 324 parselin muris Lütfiye ve kardeşleri arasında 1/3 oranında paylı olarak kayıtlı iken, tarafların babalarına verilen vekaletnameyle 18.2.1975 ve 14.5.1975 tarihlerinde 2 ayrı işlemle davalıya satışının yapıldığı; davalının 16.5.1975'te 322 parseli, bir yıl sonra da 323 parseli üçüncü kişilerden satın aldığı; yine davalının 1974 yılında başka yerden 522 ve 523 parselleri satın aldığı; ayrıca murisin davacıya da 1974 ve 1982 yıllarında taşınmazlar hibe ettiği anlaşıldığına göre, yukarıda yazılı ilke ve olgular karşısında murisin terekeden mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulü yönünde hüküm oluşturulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.