 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2002/3781
K: 2002/4253
T: 3.4.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KISA KARAR VE GEREKÇELİ KARARIN ÇELİŞKİLİ OLMASI ( Yargılamanın Aleniyeti Kararların Alenen Tefhimine İlişkin Anayasanın l4l. Maddesi İle HUMK.nun Buyurucu Nitelikteki Maddelerine Aykırılık )
- GEREKÇELİ KARARIN KISA KARARLA ÇELİŞİK OLMASI ( Yargılamanın Aleniyeti Kararların Alenen Tefhimine İlişkin Anayasanın l4l. Maddesi İle HUMK.nun Buyurucu Nitelikteki Maddelerine Aykırılık )
1086/m.376, 381, 388, 389
2709/m.141
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte ( tam olarak ) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, dava konusu gayrimenkulün tapu kaydının iptali ile 3/20 hissenin İbrahim oğlu Mehmet A. ve 17/20 hissenin Gencü oğlu Hüseyin T. adına tapuya tesçiline şeklinde yazılmış olmasına karşın gerekçeli kararda dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile 17/20 hissenin Mehmet A. İbrahim E. adına tapuda ipkasına, 3/20 hissenin Gencü oğlu Hüseyin Turan adına tapuya tesçiline şeklinde yazılmak suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar oluşturulması doğru değildir.
SONUÇ : Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün 1992/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 3.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.