 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2002/2148
K: 2002/4842
T: 16.4.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET : Kesin süreye uyulmamasının yasal sonuç doğunıbil-mesi için; öncelikle, kesin süreye ilişkin ara karan her türlü yanlış anlamayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yıını-sıra, verilen süre yeterli, yapılması emredilen işler gerekli ve yapılabilir nitelikte olmalıdır. Ayrıca hakim, süreye uyutmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, taraflai'i uyarmalıdır. Öte yandan kesin süre, yalnızca tanıtlan değil, hakimi de bağlar.
(1086 s. HUMK. m. 159,163)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre davada hile hukuksal sebebine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıya delillerini bildirmesi için 25.6.2001 tarihli duruşmada kesin önel verilmiş ancak süresinde ara kararının gereğini yerine getirilmediğinden ve ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun 159. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğal-tılamaz. Buna karşın, aynı Yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, rıazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulma-manın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olayda ise, 25.6.2001 tarihli duruşmada önel verilmesine karşın davacıya ihtarat yapılmamış kesin önelin hüküm ve sonuçları açıklanmamıştır. Bu sebeple kesin önelin sonuçlarına uyulmadığından bahisle red kararı verilemez.
Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkelere uygun biçimde önel verilerek yerine getirildiği takdirde işin esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.12.2001 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 250.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 16.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.