 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E : 2002/16363
K : 2002/3384
T : 12.03.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Cihan K... vekili Av. Yusuf A... ve Av. İskender O... geldiler. Karşı taraf vekili Av. Şahin M... geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra isin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Vekalet Sözleşmesi büyük ölçüde vekil ile vekil edenin karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu da bu güven unsurundan kaynaklanır. Borçlar Yasasının 390/2. maddesinde belirtildiği gibi vekil müvekkiline karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükelleftir. Vekil, vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun olarak hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. .Vekaletin nasıl yerine getirileceği yönünde sözleşmede açık bir hüküm bulunmasa veya işlem dış temsil yetkisinin sınırları içersinde kalsa bile vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Malik tarafından bir taşınmazın satışında, vekilin dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, onun dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu, gözardı ederek başkasına satış yapma hakkım bahşetmez. Kendi çıkarını gözeterek hareket eden vekil Borçlar Kanununun 390/1. maddesine göre sorumlu olur.
Vekil ile sözleşme yapan kişinin durumuna gelince; bu kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olarak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir. Bu sözleşme vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa bile bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır. Vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etki yapmaz. Sözleşmenin iptali de istenilemez.
Dava konusu taşınmaz Ankara'nın Çayyolu mevkiinde bulunmaktadır. 29.12.1995 tarihinde 1/2 payı davacıya diğer 1/2 payı da davalılardan eşi Büket'e ait olmak üzere satın alınmıştır. Bu taşınmazın tamamı Cihan (davacı) tarafından verilmiş olan 10.10.1996 tarihli vekalete dayalı olarak Buket (eşi) tarafından kendi payı ile birlikte 5.11.1997'de 4.730.000.000 lira karşılığında (Buket'in babası) Zeki Ö...'a satılmıştır. Taşınmazın devir tarihindeki değeri 55.000.000.000 lira dava tarihindeki değerinin ise 130.000.000.000 lira olduğu yapılan keşif sonucu alınan raporla sabittir.
Taşınmazın 4.730.000.000 liranın üzerinde satıldığı ileri sürülmediği gibi vekilin aldığı paranın vekil edenin yapına düşen 2.365.000.000 liranın davacıya verildiği konusunda da bir delil getirilmemiştir. Vekil taşınmazın tapuda gösterilen değerden fazlaya satıldığını da ileri sürmediği gibi, alınan paradan davacıya isabet eden yan bedelin kocaya (davacıya) ödendiği de dile getirilmemiştir.
Vekil (Buket) 55.000.000.000 liralık taşınmazı 4.730.000.000 liraya babası Zeki'ye devretmiştir. Tarafların durumu dikkate alındığında aralarında çıkar ilişkisinin olduğu tartışmasızdır. Baba ve kız elbirliği-işbirliği içersindedir. Vekil yetkisini kasten vekil edenin zararına, kendisine ya da çıkar ilişkisine girdiği kişi yararına kullandığı takdirde vekalet işlemi vekalet vereni bağlamaz. Vekalet veren her zaman sözleşmenin feshini ve buna göre "oluşan tapunun iptalini isteyebilir. Bu husus Medeni Kanunun 2. maddesindeki dürüstlük kuralının sonucu olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. (HGK 16.11.1997 tarih 582/1371, 18.9.1991 gün 308/418, 13.5.1992 gün 241/322 ve 5.5.1993 gün 79/195 sayılı kararları)
Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kocaya ait 1/2 payın satışı ile ilgili tapunun iptali ve tesciline yönelik davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, karamı bozma kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının ise REDDİNE, duruşma için takdir olunan 250.000.000 davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi. 12.03.2002 (Salı)
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle taşınmazın davacının 11.10.1997 tarihinde verdiği vekaletnameye dayanarak 5.11.1997 günü davalı Buket tarafından kendi hissesi ile birlikte diğer davalı Zeki'ye satıldığının anlaşılmasına, satış tarihinde davacı ile davalılar arasında herhangi bir husumet olmadığı gibi, satış bedeli ile rayiç bedel arasındaki farkın tek başına muvazaası kanıtlamaya yeterli bulunmadığına, kaldı ki satıştan sonra davacının davalıya gönderdiği anlaşılan yazı içeriğine göre hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.