 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E : 2002/14264
K : 2003/271
T : 15.01.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada,
Davacılar, murisleri Makbule C...'in oğlu olan davalının eşi ilhan'a verdiği vekalet ile çekişmeli 2 parsel sayılı taşınmazın geldi kaydı olan 24 parseldeki payını mal kaçırmak amacıyla davalıya satış şeklinde bedelsiz temlik ettiğini ileri sürerek çekişmeli 2 parsel sayılı taşınmazın, tapu kaydının miras payları oranında iptal ve tescilini, olmazsa değerinin tazminini istemişlerdir.
Davalı taşınmazı bedel ödemek suretiyle satın aldığını, bunu davacılarında bildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin sağlığında vekaletin kötüye kullanıldığı şeklinde bir itirazının olmadığı, vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylemin davacı tarafça ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair karar verilmiştir.
Karar davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi A-Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava dilekçesinde,davacılar miras bırakanın,oğlu davalıya mal kaçırmak amacıyla gelinine vekalet vererek dava konusu taşınmazın temlikini sağladığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istemişlerdir. İddianın ileri sürülüş biçiminden davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.
Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak 'istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye "kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu duramda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çignenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı nitelendirme ve değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 15.01.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.