 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2001/9377
K: 2001/10089
T: 2.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* VEKİL VASITASIYLA SATIŞ
* VEKALETİN HİLE İLE ALINMASI
* VEKALETİN KÖTÜYE KULLANILMASI
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
ÖZET: 1-Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, B K. nün 390/2. maddesi uyarınca sorumludur.
2-Vekil ile sözleşme yapan kişi MK. nün 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni balar. Vekil vekalet görevini kötüye kullanmış dahi olsa, bu durum vekil ile sözleşme yapan iyi niyetli kişinin kazandığı haklan etkilemez.
3-3. kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu durumdu vekil eden sözleşme ile bağlı sayılamaz. Bu husus hakim tarafından resen göz önünde tutulur.
(818 s. BK. m. 390/2)
(743 s. MK. m. 2,3,931)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, vekaletin hile ile alındığını, kötüye kullanıldığını ileri sürerek iptal, tescil istemiştir. Hile ile alındığı hususu ispat edilemediğinden bu hususta verilen red kararı doğrudur. Nevarki, vekaletin kötüye kullanılması konusunda hükme yeterli araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2. maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya ilem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hal böyle olunca, dava konusu temliki işlemlere ilişkin resmi sözleşmelerin (akit tablosu örneklerinin) temliklerde kullanılan vekaletname örneklerinin, ayrıca sonradan el değiştirmeler olmuş ise, yeni malikler üzerindeki tedavül kayıt örneklerinin dosyaya getirtilmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde hükme yeterli bir araştırma yapılması, gerektiğinde ikinci el durumunda bulunan kişiler hakkında Medeni Kanunun 931. maddesi çerçevesinde iyi niyetli olup olmadıklarının açıklığa kavuşturulması ikinci el durumunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduklarının anlaşılması durumunda isteğin sonradan verilen 4.10.2000 havale tarihli dilekçe ile bedel tahsiline dönüştürüldüğü ve bunun bir ıslah niteliği taşımadığı da düşünülerek bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 16.5.1999 tarihinde yürürlüğe giren Av. ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 65.000.000 TL. duruşma Av. parasının temyiz edilenden alınmasına ve peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.