 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E : 2001/5551
K : 2001/5796
T : 9.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ELATMANIN ÖNLENMESİ MENİ MÜDAHİLE
- YIKIM (KAL)VE ECRİMİSİL
ÖZETİ : MK.nın 648/2 maddesine göre "eğer bina arsa sahibinin rızası alınmaksızın yapılmış ise yıkılıp sökülmesi (kali) aşırı zararın doğmasına yol açmadıkça arsa sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir yıkım masrafıda arsa sahibinden alınır" hükmüne yer vermiştir. Yasada yıkımdan doğacak aşırı zarar kavramı tanımlanmamıştır binanın arsa sahibi yönünden de (subjektif olarak) değerlendirilmesi ve yarar dengesi kurularak hakkaniyete uygun sonuca gidilmesi gerekmektedir. Kural olarak yıkımın fahiş zarar doğurup doğurmayacağını hakim takdir eder bilirkişilerin teknik bilgisinden yararlanabilir ancak fahiş zarar doğup doğmayacağı yönünden bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Somut olaydan elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken asgari levazım bedelinin davacıya yükletilmesine isabetsizdir.
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir .Yap ilan uygulama ile davalının davacı kooperatifin kayden maliki olduğu taşınmazın bir kısmına haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın yapılanmak suretiyle elattığı saptanmıştır.
Bilindiği üzere; Medeni Kanunun 648/2.maddesinde; (...eğer bina, arsa sahibinin rızası alınmaksızın malzeme sahibi tarafından yapılmış ise, yıkılıp sökülmesi, diğer bir anlatımla kali aşırı zararın doğumuna yol açmadıkça arsa sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir. Yıkım masrafı da malzeme sahibinden alınır) hükmüne yer verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, yasada "yıkımda aşırı zarar kavramı" tanımlanmış değildir. Bunun yanı sıra anılan kavram yönünden gerek öğretide gerekse yargısal uygulamada görüş birliği yoktur. Ancak, Medeni Kanunun 648/2.maddesinin uygulanmasında meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın gözardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Nevarki binanın davacı arsa sahibi yönünden de (sübjektif olarak) değerlendirilmesi ve hak (yarar) dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir.
Öte yandan, kural olarak kalin (yıkımın) fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim, takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin yada bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç bu yönden (fahiş zarar doğup doğmayacağı yönünden) hakimi bağlamaz. Değinilen ilke uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunmaktadır. (HGK.20.3.1996 tarih, 1996/1-40 esas, 1996/177 karar, 24.4,1996 tarih, 1996/1-154).
Somut olaya konu yapıların yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde yıkımlarının aşırı zarar doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, elatmanın önlenilmesi ve yıkıma karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken asgari levazım bedelinden davacı kayıt malikinin sorumlu tutulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 9.5.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.