 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2001/5429
K: 2001/6137
T: 17.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
4721/m.722/2
743/m.648/2
( YHGK. E : 1996/1-40, K : 1996/177, 20.3.1996 )
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine,toplanan delillere göre davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine:
Davacının temyizine gelince;davaya konu yapıyı içeren 1258 parsel sayılı taşınmaz,davacıların miras bırakanı Ahmet K. adına kayıtlıdır.Yapının isabet ettiği yerin iştirakçilerden birinin Hüseyin'in satışıyla davalıya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Ne varki iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazın bir bölümünün iştirakçilerden biri tarafından satışı, davalıyı iyi niyetli levazım sahibi durumuna getiremiyeceği gibi böyle bir satımının hukuken geçerli olmayacağı da açıktır.
Bilindiği üzere;Medeni Kanunun 648/2.maddesinde ( ... eğer bina,arsa sahibinin rızası alınmaksızın malzeme sahibi tarafından yapılmış ise,yıkılıp sökülmesi; diğer bir anlatımla kal'i aşırı zararın doğumuna yol açmadıkça,arsa sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir.Yıkım masrafı da malzeme sahibinden alınır ).Hükmüne yer verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki,yasada"yıkımda aşırı zarar kavramı"tanımlanmış değildir.Bunun yanı sıra anılan kavram yönünden gerek öğretide gerekse yargısal uygulamada görüş birliği yoktur.Ancak,Medeni Kanunun 648/2 maddesinin uygulanmasında meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur.Ne var ki,binanın davacı arsa sahibi yönünden de ( subjektif olarak ) değerlendirilmesi ve hak ( yarar )dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir.
Öte yandan,kural olarak kal'in ( yıkımın ) fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir.Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak,vardıkları sonuç bu yönden ( fahiş zarar doğup doğmayacağı yönünden ) hakimi bağlamaz. Değinilen ilke,uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunmaktadır. ( H.G.K.20.3.l996 tarih l996/l-40 esas,l996/l77 karar; 24.4.l996 tarih,l996/l-l54 )
SONUÇ : Hal böyle olunca, yukarda değinilen ilkeler gözetilerek kal isteğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçeyle kal isteğinin reddedilmesi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMUK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 17.5.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.