 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2001/2507
K: 2001/3004
T: 19.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİ
* DAVALININ EDİMİNİ YERİNE GETİRMEMESİ
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
ÖZET: Ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik edilen tapu kaydının, davalının edimini yerine getirmediği gerekçesiyle iptali ile davacı adına tescili için açılan davada, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığının, ya da büyük ölçüde sınırlandığının anlaşılması halinde, hakim sözleşmeyi feshetmek yerine, iki taraftan birinin talebi ile yahut resen artık birlikte yaşamalarına son vererek, buna karşılık alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edilebilir. Ancak taktir edilecek irat, tarafların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
(818 s. BK. m. 517/son)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacı, çekişmeli taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiğini davalının edimini yerine getirmediğini ileriye sürüp, iptal tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme BK.nun 511. maddesinde, "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 517. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut resen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir."
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Somut olayda, davacının 3718 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiği davacının çekişmeli taşınmazda oturduğu davalının ise İstanbul'da ikamet ettiği, ancak davalının davacının hastalığı ve tedavileriyle ilgilendiği masrafını karşıladığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, tarafların fiilen ayrı oturmaları nedeniyle uyuşmazlığın irada dönüştürmek suretiyle çözümlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddedilmesi doğru değildir.
Davanın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.3.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.