 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2001/2272
K: 2001/2771
T: 14.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ
* MUVAZAA
* TAPU İPTALİ TESCİL
ÖZET: Miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin, mirasçıdan mal kaçırmaya yönelik, muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenmesi için; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
(818 s. BK. m. 511,514, 18)
(YİBK., 1.4.1974 tarih ve 1/2 s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, miras bırakının sağlığında noterde düzenlenen sözleşmenin hile ile illetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öte yandan, mirasçıların bakım alacaklısının ölümünden sonra akde aykırılık nedeniyle dava açamıyacakları da kararlılık kazanmış yargısal uygulamada benimsenen temel bir kuraldır. Ne varki, davada ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve bu sözleşmenin daha sonra tapuda yerine getirilmesi işlemlerinde mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaaya da başvurulduğu ileri sürülmüştür. Anılan iddia yönünden hükme yeterli bir soruşturmanın yapıldığı anlaşılamamaktadır.
Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (BK. m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (BK. m. 514). Hemen belirtmek gerekirki, bakıp
gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (BK. m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Hal böyle olunca, miras bırakanın mal varlığını teşkil eden tüm terekesinin kayden araştırılmak suretiyle saptanması, ondan sonra temliki yapılan taşınmazların tereke kapsamındaki konumlarının ve oranlarının belli edilmesi, böylece yukarıda değinilen ilkeler dikkate alındığında, mal kaçırma amacıyla yapılmış bir muvazaalı devir işlemenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin sağlıklı biçimde değerlendirilip ortaya çıkarılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK. nün 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.3.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.