 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2001/13933
K: 2002/340
T: 17.1.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* ELATMANIN ÖNLENMESİ
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* MÜTEMMİM CÜZ
* İMAR UYGULAMASI
ÖZET: Kural olarak mütemmim cüz mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlı olmakla birlikte, elatmanın önlenmesi ve buna karşılık da tapu iptali tescil istemiyle açılıp birleştirilen davada, tarafların önceden özel parselasyona tabi tutulmuş kadastral parselde paydaş oldukları, davalının o dönemde kendi özel parselinde yapılaşmaya başladığı, sonradan imar parselasyon (şuyulandırma) işleminin gerçekleştirildiği ve yeni imar parsellerinin oluşturulduğu, davalıya ait nizalı yapının bir kısmının davacı adına tescil edilen imar parseline bu işlemden ötürü taşkın duruma geldiği anlaşıldığına göre; 3194 sayılı Kanunun 18 ve 2981 sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanunla değişik 10/c maddelerinde belirtilen esaslar göz önünde tutularak bir karar verilmesi gerekir.
(4721 s. MK. m. 684)
(3194 s. İmar K. m. 18)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan asıl dava elatmanın önlenmesi, karşılık dava, tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüzün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus MK.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar Yasasının 18.maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz, işte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda; davacının önceden özel parselasyona tabi tutulmuş kadastral parselde paydaş olduğu, davalının o dönemde kendi özel parselinde yapılaşmaya başladığı; sonradan imar parselasyon (şuyulandırma) işleminin gerçekleştirildiği ve yeni imar parsellerinin oluşturulduğu, çekişmeli yapının bir kısmının davacı adına tescil edilen imar parseline, değinilen işlemden ötürü taşkın duruma geldiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.