 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/6705
Karar No: 2000/6000
Tarih : 24.5.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafından, davalı aleyhine acılan davada. Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava. muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tescil işleğine ilişkindir.
Bilindiği gibi uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazım devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1-2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıkla, adıl ve doğru bir çözülme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri. toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı. davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince: davacılar murisin ilk eşinden olma 1 kızı, oğlu, davalı ise murisin ikinci eşidir. Dava konusu bağımsız bölüm miras bırakan adına kayıtlı iken 17.1.1979 tarihinde 1/4 payını davalıya satış şeklinde temlik etmiş, aynı gün taşınmazın 1/4 payını da davalıdan olma dava dışı oğluna hibe etmiştir. Muris üzerinde kalan 2/4 payı da 2.7. 1991 tarihinde satış şeklinde davalıya devretmiş, daha sonra davalı, dava dışı oğluna hibe edilen 1/4 payı da almak suretiyle taşınmazın tamamına malik olmuştur. Taraflar delillerinin 14. Asliye Hukuk Hakimliğinin 1994/484 Esas sayılı açılmamış sayılmasına karar verilen) dosya içerisinde toplanmış olduğunu bilirdirmişler, anılan dosya getirtilerek dosya içersine konmuştur. Sözü edilen dosyada yapılan keşif sonucu verilen bilirkişi raporlarına göre. bedeller arasında aşırı fark mevcuttur. Ayrıca, davacı tanıkları murisin başka taşınmazı bulunmadığını, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu beyan etmişlerdir. Davalı tanıkları ise, davalının yeğeninin murise para verdiğini, murisin de buna karşılık üzerinde kalan 2/4 payı da davalıya devrettiğini anlatmışlardır.
Dosya içeriği ve toplanan tüm debiler yukarıda açıklanan ilkelere göre değerlendirildiğinde, miras bırakan tarafından davalı ikinci eşe yapılan satışların mirastan mal kaçırma amacına yönelik muvazaalı işlemler olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, miras bırakanın satış şeklinde temlik ettiği ¾ pay yönünden davacıların miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi hibe şeklinde temlik edilen ¼ paya ilişkin davanın ise reddedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tümüyle reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 24.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.