 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/4392
K: 2000/7733
T: 13.6.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ELATMANIN ÖNLENMESİ
- İŞTİRA HAKKI
- KİRA SÖZLEŞMESİ
Karar Özeti: Taşınmaz üzerinde salt iştira hakkı tanınması, kendiliğinden evvelce yapılmış kira sözleşmesini hükümden düşürmez, kira ilişkisini ortadan kaldırmaz.
(743 s. MK. m. 660)
(818 s. BK. m. 248)
Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı banka, çekişmeli taşınmazı dava dışı kişiden 13.10.1998 tarihinde satış yoluyla iktisap ettiğini, 14.10.1998 tarihli sözleşme ile de davalı yararına iştira hakkı tanıdığını, davalının iştira sözleşmesinde öngörülen bedeli ödemediğini, bu suretle sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini, keyfiyetin davalıya ihtar edildiğini, buna rağmen davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazı işgal ettiğini ileri sürerek elatmasının önlenilmesini istemiştir.
Davalı, önceki malikle aralarında akdedilen 20.1.1998 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak davanın reddini talep etmiş; mahkemece, taraflar arasında düzenlenen iştira sözleşmesinin kira ilişkisini bozduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere, Medeni Kanunun 660. maddesinde düzenlenen iştira sözleşmesi, alacaklıya tek taraflı irade beyanı ile bir taşınmazı satın alma hakkı veren yenilik doğurucu (inşai-kurucu) nitelikte bir sözleşmedir. İştira sözleşmesinin kurulması ile iştira hakkı sahibi, sözleşmeyle öngörülen satışı, dolayısı ile akde konu taşınmazın mülkiyetini talep etme hakkını elde eder. Sözleşmenin yenilik doğurucu, kurucu etkisi ise alacaklının, sözleşmenin kendisine sağladığı talep hakkını kullanması ile ortaya çıkar. Diğer bir anlatımla, bu hak kullanılmadığı sürece, iştira hakkı sahibinin sözleşmeye dayalı hakkı kişisel hak düzeyinde kalır; hakkın kurucu özelliği ortaya çıkmaz.
İştira hakkı alıcı tarafından kullanılırsa, taşınmaz maliki, sözleşmede kararlaştırılan koşullarla taşınmazı satma satış sözleşmesi yaparak tescil talebinde bulunma (ferağ verme) borcu altına girer; bunun yanında alacaklı da sözleşmede belirtilen taşınmaz satış bedelini malike ödeme borcu ile yükümlü olur.
Eldeki davada davalı, bir yandan davacı ile aralarında mevcut 14.10.1998 tarihli olup henüz talep hakkını kullanmadığı iştira sözleşmesine dayanırken; öte yandan önceki kayıt maliki dava dışı kişi ile akdettiği 20.1.1998 tarihini taşıyan kira sözleşmesine dayanmıştır. Davalının dayandığı her iki hak da kişisel hak niteliğindedir.
Satış akdi taşınmazın mülkiyetini nakletme, taşınmazdaki ayni hakkı alıcısına geçirme özelliği gereği, tarafları arasında taşınmazla ilişkili kişisel haklara son verir. İştira hakkından kaynaklanan satış da aynı sonucu doğurur. Ne var ki, iştira hakkından doğan talep hakkı kullanılmadan malikin taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının sona ermeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olayda, iştira hakkından kaynaklanan talep hakkı davalı tarafından kullanılmadığına göre, davacının çekişmeli taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının varlığını koruduğu tartışmasızdır. Ancak, aynı nedenle, taşınmazda geçerli bir kira sözleşmesinden doğan haklar da varlığını korur, ortadan kalkmaz. Taşınmaz üzerinde salt iştira hakkı tanınması, kendiliğinden kira sözleşmesini hükümden düşürmez, kira ilişkisini ortadan kaldırmaz.
Belirtilen nedenlerle, iştira sözleşmesinin kira akdini kendiliğinden hükümsüz kıldığı yolundaki mahkeme kabulüne değer verme olanağı yoktur.
Ancak; taraflar arasında düzenlenen 14.10.1998 tarihli iştira sözleşmesinin 6 ve 7. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, davalının anılan tarihte çekişmeli taşınmazda, fiilen ve hukuken haklı ve geçerli bir sebebe dayalı olarak yararlanma hakkının bulunduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, mahkemece verilen davalının çekişmeli taşınmazdan elatmasının önlenmesine ilişkin karar sonucu bakımından doğru olup, yukarıda açıklanan gerekçelerle (ONANMASINA), onama harcının temyiz edenden alınmasına, 13.6.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.