 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/3255
Karar No: 2000/3617
Tarih : 03.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının yapılan yargılamasında. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davacı idare vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, 4331 sayılı yasadan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece kısa kararda davanın kabulüne elatmanın önlenmesine ve ecrimisile hükmedildiği halde, gerekçeli kararda davanın kısmen kabulüne ecrimisile hükmedilmiştir. Böylece kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Bilindiği üzere tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Nevarki uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın, uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp,
tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine) yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 3.4.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi