 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/15953
K: 2001/224
T: 17.1.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL
EHLİYETSİZLİK
Karar Özeti: Muris muvazaasına dayalı tapu iptali tescil davasının yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilen ve Numune Hastanesince düzenlenmiş kımıl raporunun murise "kronik psikoz" tanısı konulduğu ve müşavire muhtaç olduğu belirtildiğine göre; öncelikle miran bırakanın akil tarihinde ehliyetli olup olmadığının saptanması, ehliyetsizlik halinin belirlenmesi durumunda bu sebebe dayalı olarak, hüküm kurulması, aksi halde toplanan deliller gözetilip değerlendirilmek suretiyle muvazaa hukuksal nedeni çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
(818 s. BK. m. 18)
(743 s. MK. m. 9, 10, 13, 15, 359/2)
(YİBK., 11.6.1941 tarih ve 4/21 s.)
''Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacılar, miras bırakanlarının, 12 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümü, ikinci eş olan davalıya, evlenmeden önce satış şeklinde kendilerinden mal kaçırmak amacıyla temlik ettiğini ileri sürerek pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden yargılama aşamasında dosyaya sunulan 17.1.1993 tarih 29109 sayılı Numune Hastanesince düzenlenen kurul raporundan muris Fermani'nin "kronik psikoz tam" konulmak suretiyle müşavire muhtaç olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırdedebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun "medeni hakları kullanmağa selahiyattar olan kimse iktisabada, iltizamada ehildir" şeklindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edilebilmeyi, borç (yükümlülük) altına girebilmeyi medeni hakları kullanma ehliyetine bağlamış 10. maddesinde de medeni hakları kullanma ehliyetinin başlıca koşulu olarak temyiz kudretini ve reşit olmayı kabul ederek " mümeyyiz olan reşit medeni hakları kullanmağa selahiyattardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü, eylem ve işlem ehliyeti" olarakta tarif edilen temyiz kudreti aynı Yasanın 13. maddesinde "yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer sebeblerden biriyle makul surette hareket etmek (ikdidarından) mahrum olmayan her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir" denmek suretiyle tanımlanmış ayrıca, temyiz kudretini ortadan kaldıran önemli sebeplerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, MK.nun 15. maddesin de ifade edildiği üzere temyiz kudreti olmayan bir şahsın geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle muayyen istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamıyacağından karşı tarafın iyi niyetli olması, o işlemi geçerli kılmaz (YİBK 11.6.1941 Tarih, 4/21).
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkan bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK.nun 286. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin "rey ve mütalaası" hakimi bağlamaz isede; temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele temyiz kudretinin nisbi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 359/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, öncelikle yukarıda değinilen kapsamda inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle miras bırakan Fermani'nin akit tarihi olan 5.12.1988'de ehliyetli olup olmadığının saptanması, ehliyetsizlik halinin belirlenmesi halinde, bu sebebe dayalı olarak hüküm kurulması, aksi halde toplanan deliller gözetilip değerlendirilmek suretiyle muvazaa hukuksal nedeni gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve biri iradi (muvazaa) hukuksal nedeni, diğeri ise irade dışı (ehliyetsizlik) hukuksal sebepleri aynı hükümde gerekçe yapılmak suretiyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.1.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.