 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/15553
K: 2000/15667
T: 13.12.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL
Karar Özeti: MK'nun 648/2. maddesinin uygulanmasında, meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın göz ardı edilmeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, binanın davacı arsa sahibi yönünden de (sübjektif olarak) değerlendirilmesi ve hak (yarar) dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir. Kural olarak yıkımın fahiş zarar doğurup doğurmayacağının taktiri hakime aittir.
(743 s. MK. m. 648/2)
(Y.HGK. Kararı -20.3.1996 tarih ve 1996/1-40 E, 1996/117 K. s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı hazine vekili hazinenin kayden maliki olduğu 150 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki davalılara ait binaların yıkım suretiyle elatmanın önlenmesini istemiştir. Yapılan uygulama ile, haklı ve geçerli bir nedene dayanılmaksızın çekişmeli taşınmaza bina yapıldığı ve elatıldığı saptanmıştır.
Bilindiği üzere; Medeni Kanunun 648/2. maddesin de (... eğer bina, arsa sahibinin rızası alınmaksızın malzeme sahibi tarafından yapılmış ise, yıkılıp sökülmesi; diğer bir anlatımla kali aşırı zararın doğumuna yol açmadıkça, arsa sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir. Yıkım masrafı da malzeme sahibinden alınır). Hükmüne yer verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, yasada "yıkımda aşırı zarar kavramı" tanımlanmış değildir. Bunun yanı sıra anılan kavram yönünden gerek öğretide gerekse yargısal uygulamada görüş birliği yoktur. Ancak, Medeni Kanunun 648/2. maddesinin uygulanmasında meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, binanın davacı arsa sahibi yönünden de (sübjektif olarak) değerlendirilmesi ve hak (yarar) dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir.
Öte yandan, kural olarak kalin (yıkımın) fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç bu yönden (fahiş zarar doğup doğmayacağı yönünden) hakimi bağlamaz. Değinilen ilke, uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunmaktadır. (HGK. 20.3.1996 tarih 1996/1-40 esas, 1996/177 karar; 24.4.1996 tarih, 1996/1-154).
Yukarıda değinilen ilkeler dikkate alındığında, bilirkişice saptanan yapıların yıkımının aşırı zarar doğuracağını söyleyebilmek olanağı yoktur. Hal böyle olunca, tüm binalar hakkında da yıkıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bazı binalar yönünden yıkım isteğinin reddedilmesi isabetsizdir.
Davacı hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 13.12.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.