 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/14753
K: 2001/140
T: 16.1.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA VAADİ SÖZLEŞMESİ
- MURİS MUVAZAASI
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
Karar Özeti: 1- Muris tarafından ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesi uyarınca devredilen tapu kayıtlarının, murisin asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu gerekçesiyle iptali, bu olmadığı taktirde tenkis istemleri kademeli olarak ileri sürülebilir.
2- Murisin, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olgunun göz önünde tutulması gerekir.
(818 S. BK. m. 511, 514, 18)
(YİBK., 22.5.1987 tarih ve 1986/4 E. 1987/5 K. s)
(YİBK., 1.4.1974 tarih ve 1/2 s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacılar tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, müşterek muris Hüsamettin'in 21.3.1997 tarihinde, davacılardan mal kaçırmak amacıyla Tekirdağ, Merkez Muratlı köyü, 92, 168, 169, 234, 888, 940, 951 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi karşılığında davalıya devrettiğini, murisin asıl amacının mal kaçırma olduğunu ileri sürerek, muvazaa nedeniyle iptal, olmadığı taktirde tenkis isteğinde bulunmuştur. Gerçekten bu tür isteklerin kademeli olarak ileri sürüleceği 22.5.1987 tarih, 1986/4 esas, 1987/5 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunda vurgulanmıştır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (BK. m. 511). Başka bir anlatımla ivazla sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (BK.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (BK.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olayda, yedi parça taşınmaz miras bırakana aitken sağlığında ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalı oğluna temlik ettiği getirtilen kayıt ve belgelerle sabittir. Tarafların özel durumları, taşınmazların nitelikleri ve değerleri yukarda değinilen ilkelere göre değerlendirildiğinde, miras bırakanın mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı temlik yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır. Esasen mahkemece de temliki işlemlere bağış niteliği verilmiş, tenkise ilişkin olarak hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca, kademeli isteklerden ilkine (iptal ve tescile) hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir, davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1999 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 16.1.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.