Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/14635
K: 2000/15909
T: 18.12.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • VAKIF ŞERHİNİN TERKİNİ
Karar Özeti:     Kesinleşen kadastro teshirinden  ve 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesinden sonra çap kaydına "vakıf şerhi" yazılmış ise; başkaca bir tahkike gerek duyulmaksızın silinme (terkin) isteğinin kabulüne karar verilmesi zarureti doğar. Vakıftan doğan hakkın, MK'nun 764. maddesi anlamında "gayri menkul mükellefiyeti" niteliğini taşıması sürenin gözetilmesi zaruretini ortadan kaldırmaz.
(3402 s. Kadastro K. m. 12/3)
(743 s. MK. m. 764)
(2762 s. VAK. m. 27, 29, 30)
Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu kayıtlarında yazılı olan 'Vakıf şerhinin" silinmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ne var ki, yapılan araştırma ve uygulama uyuşmazlığı tam olarak aydınlatmaya, doğru bir hüküm kurmaya yeterli değildir. Vakfın türü, niteliği, muteber bir vakıf olup olmadığı tam olarak açıklığa kavuşturulmadığı gibi çekişmeli taşınmazın vakıfname ve tapu kapsamında kalıp kalmadığı, tavize tabi vakıflardan bulunup bulunmadığı da anlaşılamamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; Vakıf Şerhi kesinleşen Kadastro teshilinden sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesini müteakip çap kaydına yazılmış ise; başka bir tahkike gerek duyulmaksızın silinme (terkin) isteğinin kabulüne karar verilmesi zarureti doğar. Bu kabulde (on yıllık sürenin geçmiş olması halinde) Vakıftan doğan hakkın Medeni Kanunun 764 maddesi anlamında "gayri menkul mükellefiyeti" niteliğini taşıması hukuki sonuç doğurmaz ve sürenin gözetilmesi zaruretini ortadan kaldırmaz. Ancak; şerh on yıllık süre geçirilmeden sicile yazılmış ve davalı Vakıflar idaresi "davanın reddine" ilişkin savunmada bulunmuş ise "vakfın türü ve tavize tabi olup olmama" yönünden bir soruşturmanın yapılması zorunlu hale gelir. Somut olayda on yıllık süre içerisinde şerhin sicile yazıldığı belgelenmiştir. "Bilindiği üzere, bir taşınmazın vakıf malı olup olmadığı, tapu kaydı, evkaf idareleri, seriye mahkemeleri ve mütevellilerce tutulup daha sonra tapu idarelerine aktarılan defter kayıtları, vakıf defterine işlenen vakıfnamelerle saptanabileceği gibi; 766 sayılı Tapulama Kanununun 33/1. bu Yasayı yürürlükten kaldıran 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde belirtilen belgelerden olduğu uygulamada ve doktrinde kabul edilen deftere işlenmemiş vakıfnameler, muteber mütevelli ve temessük senetleri, evkaf idarelerince tutulan sair defterler kısaca belirtmek gerekirse her türlü delil ile kanıtlanabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, bir malın vakıf olduğunun isbatı onu iddia edene düşer.
Öte yandan, Medeni Yasanın kabulünden sonra yasada yer alan vakıf (tesis) ile eski vakıflar arasında bir ikilem meydana gelmiş; anılan durumun ve ayrıca amaca aykırı uygulamaların giderilmesi için eski vakıfların günün koşullarına uydurulması zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, 2762 sayılı Vakıflar Yasası yürürlüğe konulmuş; eski mülhak ve mazbut vakıflar yeni bir statüye alınarak, icareteynli ve mukataalı vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir.
Şöyleki; 2762 sayılı Vakıflar Yasasının yürürlüğe girdiği günden itibaren, vakfa ait taşınmaz malların icareteyne ve mukataa bağlanması yasaklanmış ve eskiden konulmuş olanlarında tasfiyesi için hükümler getirilmiştir. Bu hükümlerin somut olay yönünden önem arzedenleri yasanın 27, 29 ve 30. maddelerinde ifade edilenleridir.
Gerçekten, anılan yasa maddelerinde özetle (..mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin, 20 misli bir taviz karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği, 10 yıl içinde taviz verilmek yoluyla icareteyn ve mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanlarının mülkiyetinin ise, 10 yıl sonunda "ki bu 10 yıllık süre 1945 tarihli 4755 sayılı Yasa ile 10 yıl daha uzatılmıştır..." kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği, vakfın hakkının ivaza dönüşerek, taşınmazın tamamının ivaz karşılığında birinci derecede ve birinci sırada ipotekli sayılacağı, ayrıca tavizler tamamen ödenmedikçe o mallar üzerindeki temliki tasarrufların tapu dairelerince tescil olunamayacağı...) öngörülmüştür.
Ayrıca, vakıf malın mülke dönüşümü ve mutasarrıfına intikali için alınan taviz bedeli icare ve mukataa karşılığı olup, bedel ödenmedikçe o mal üzerinde temliki tasarruf tapu idaresince tescil olunamayacağından, bunu (taviz bedelini), "gayrimenkul mükellefiyeti" olarak anlamak ve nitelendirmek gerekir. 12 Haziran 1940 günlü tefsir kararındaki nitelendirme bu şekildedir. Esasen öğretide ve yargısal uygulamada da değinilen nitelendirmeye yer verilmiştir. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 13.7.1981 tarih, 5/15 ve 28.12.1981 tarih, 13/22 sayılı kararlarında, taviz bedeli için "gayrimenkul mükellefiyetidir" denilmiş; Dairenin 13 Nisan 1939 gün ve 2192-796 sayılı kararında ise, (...2762 numaralı Vakıflar Kanununun hükümlerine göre, taviz bedeli bir gayrimenkul mükellefiyeti mahiyetini almış olup, Kanunu Medeninin 764. maddesi mucibince bu mükellefiyet satışlarda yeni malike intikal edeceğine ve meşkûr Vakıflar Kanununda taviz bedelinin evvelemirde satıcıdan alınacağının yazılı bulunması bu hükmü tağyir etmeyip tahsil hususunda taraflar pazarlık edebileceklerine, hadisede taviz bedelinin bayiine ait olacağı hakkında bir şart dermeyan olunmadığına...) şeklindeki gerekçelere ve görüşlere değinilmek suretiyle "gayrimenkul mükellefiyeti" niteliğini alan taviz bedelinden, aksine bir sözleşme düzenlenmemişse alıcının (yeni malikin) sorumlu tutulacağı vurgulanmıştır. Böylece, önceki kayıt ve belgelerde aslının vakıf taşınmaz olduğunun anlaşılması üzerine, vakıf şerhinin intikal (gitti) kayıtlarına sonradan işaret edilmiş bulunmasının yeni maliki, Medeni Kanunun 764. maddesinden doğan mükellefiyetten kurtaramayacağı sonucu da ortaya çıkmaktadır.
Ancak, vakıf şerhini taşıyan tapu kayıtlarının kapsamındaki tüm taşınmazlar için taviz bedeline tabidir denebilecek midir? Elbette, buna mutlak biçimde olumlu yanıt verebilme olanağı yoktur. Zira, rakabe (çıplak) mülkiyeti vakfa ait ve Vakıflar Yasasının 27. maddesi gereği tavize tabi sahih vakıflar yanında devlete ait (miri) arazi üzerinde padişah ya da onun izin verdiği kişi tarafından kurulmuş gayri sahih vakıflarda bulunmaktadır. Sahih olmayan (tahsisat kabilinden) vakıflar;
1- Yalnızca aşar ve rüsumatı (resimleri ve vergileri)
2- Yalnız hukuku tasarrufiyesi (tasarruf hakkı)
3- Hem hukuku tasarrufiyesi (tasarruf hakkı) hem de aşar ve rüsumatı (vergi ve resimleri) vakıf ve tahsis edilmiş olarak üç türde oluşturulmuşlardır. (1274 tarihli Arazi Kanunnamesi Md. 4/2) Arazi-i emireyye-i mevkufenin (tahsis ve irşat kabilinden gayr-i sahih vakıfların) çoğunun yalnızca aşar gibi vergi ve resimlerin bir hayır cihetine tahsisi sonucu oluşturulduğu da bilinmektedir.
İşte; gerek sahih (mülk araziden oluşan vakıf), gerekse sahih olmayan türde olupta uzun süre topluma ve insanlığa büyük yararlar sağlayan vakıf malların önceleri vakfı tarafından tamiri veya yeniden yaptırılması olanağı yaratılabilmiş; Ne var ki, yangınlar ve depremler gibi afetler dolayısıyle buna vakfın gücü yetmez hale gelince, sosyal ve ekonomik zorunlulukların ürünü olarak mukataa ve icareteyn usulü doğmuştur. Mukataada; vakıf taşınmaz, kendi olanakları ile vakıf tarafından inşa ve onarılmasının mümkün olmaması sebebiyle bina yapmak; ağaç, bağ kütüğü veya bağ çubuğu dikmek ve bunların durması karşılığında vakfa her sene maktu bir zemin kirası ödenmek suretiyle kiralanmış; bu suretle yapılan bina ve dikilen ağaçlar yapanın veya dikenin malı sayılmış ve ölümü ile de bunların varislerine geçeceği mukataanm yani kira karşılığının verildiği sürece mukavelenin fesh edilemiyeceği ve arazi üzerine yapılan muhtesatın kaldırılamıyacağı kabul edilmiştir.
İcareteynde ise, vakıf binaların yanması, yıkılması ve vakıf tarafından tekrar inşa için ekonomik gücün yaratılamaması veya kısa süre ile kiralanmasının da mümkün olmaması (kısa süreli kiralamaya talip çıkmaması) nedeniyle bir tür süresiz kiraya benzeyen usule gidilmiş; kiracısından kıymetine eşit "müeccele" denilen peşin bir bedel alınıp yanan bina, vakıf tarafından yeniden inşa ve tamir ettirilerek, her sene "muaccele" denilen küçük bir bedel karşılığında süresiz olarak onlara (kiracılara) bırakılmıştır. Kira parasını ödeyerek hak kazanan kimseye de mutasarrıf denilmiştir. Tasarruf hakkının ölümle mirasçılara intikal edeceği de öngörülmüştür.
Her ne kadar Vakıflar Yasasının 27. maddesindeki taviz bedeli hükmü, sahih olmayan vakıflar yönünden konuya tam bir açıklık getirmemiş ise de, 17 Şubat 1341 tarih, 552 sayılı Aşar'ın ilgası ve Yerine İkame Edilecek Mahsulatı Arazi Vergisi Hakkındaki Kanunla devlet gerek öşür ve gerekse bedel-i öşür mukataasından vazgeçmiş taşınmazın vakıfla ilgisi kesilmiştir. Bu itibarla "aşar ve rüsumatı vakıf ve tahsis edilmiş" taşınmazlar için taviz bedelinin alınamayacağı açıktır. Esasen bu yönde gerek uygulama, gerekse doktrinde tam bir görüş birliği mevcuttur. Söz konusu madde 4.4.1995 tarih, 4103 sayılı Yasa ile (sahih, gayrisahih tahsisat kabilinden vb. mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli gayrimenkullerin mülkiyetleri, bu gayri menkul hakkında illerde defterdarlık, ilçelerde mal müdürlüğü kıymet taktir komisyonunca taktir edilerek rayiç bedelinin yüzde elli oranında hesap edilecek taviz karşılığında mutasarrıfına geçirilir. Taviz bedeli ödenmeden ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satışı yapılacak gayrikenkullerin taviz bedelinin hesaplanmasında satış bedeli esas alınır.) Şeklinde değiştirilmişse de; Aşar ve rüsumatı vakıf ve tahsis edilmiş taşınmazların yukarıda belirtilen nedenlerle bu madde kapsamına girmediği kuşkusuzdur.
Bunun yanısıra, vakfiyesinin bulunamamasının "vakfın türü" ve tavize tabi olup olmadığı" yönünden bir soruşturma ve değerlendirme yapılmasına engel teşkil edemeyeceği de gözetilmelidir.
Hal böyle olunca, ilk tesisinden itibaren tapu kaydı ile şahsiyet ve vakfiyet durumlarını gösterir kayıt ve varsa öteki belgeler, vakfın icareteyn ve mukataa hesap ve sarf defterleri merciinden getirtilmeli, ayrıca Kadastro ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş, vakfın türü hakkında bilgi alınmalı, yöreyi .iyi bilen yaşlı ve yansız bilirkişiler aracılığı ile vakıfname ve tapu kaydı mahalline uygulanmalı, sınırlar hakkında yerel bilirkişilerden ayrıntılı ve doyurucu bilgi alınmalı, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, tapu kaydının veya vakıfnamenin çok geniş alanı kapsadığı, bu tür vakıfnamelerin genel sınırları içerisinde pek çok başka kişilere ait taşınmazların bulunabileceği gözönünde tutularak dış sınırların yanında vakıfnamenin içeriğine itibar edilip, vakıfnamede vakıf malı olarak sayılan ve tanımlanan taşınmazlar içerisinde çekişmeli taşınmazın bulunup bulunmadığı saptanmalı, bunun yanında, tapu fen memuru sıfat ve yeleğini taşıyan uzman bilirkişilerden keşifte belirlenen bilgi ve bulguları tüm olarak yansıtan ve infaza elverişli rapor ve kroki alınmalı, belirlenen vakıf türüne göre yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığı, vakıf şerhinin kaldırılması gerekip gerekmediği, taviz bedelinin ödenip ödenmeyeceği, bir kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan içerikte ve nitelikte bir araştırma ve uygulama yapılmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalı Vakıfların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alman peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini