 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 2000/1044
K: 2000/1362
T: 14.2.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Vakıf Taşınmazına Vaki Müdahale )
- ECRİMİSİL ( Davalının Süresinde Dava Açmaması Nedeniyle Haksız İşgalci Durumuna Düşmesi ve Ecrimisil ile Sorumlu Olması )
- VAKIF TAŞINMAZLARA İLİŞKİN KİRA SÖZLEŞMESİ (Davalının Süresinde Sözleşme Yapmadığı Gibi Tespit Davası da Açmamış Olması Nedeniyle İşgalci Durumuna Düşmesi)
- KİRA TESPİT DAVASI ( Vakıf Taşınmazlarına İlişkin Süresinde Dava Açmayan Davalının İşgalci Durumuna Düşmesi )
6570/m.Geç.6
2709/m.153/5
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi, ecrimisil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen
kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla afetlerden zarar gören taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı savunması ve devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 4331 sayılı Kanun 23.1.1998 tarihinde kabul edilip 27.1.1998 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı gayrimenkul kiraları hakkındaki kanuna eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasında "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer" hükmü getirilmek suretiyle mevcut kira sözleşmelerine son verilmiştir. Bu açık hükümden anlaşılacağı üzere kira sözleşmelerinin belirtilen tarihte sona ermesi hiçbir taraf işlemine veya herhangi bir koşula bağlı tutulmamıştır. Esasen kanun koyucunun amacı devam eden kira sözleşmelerini ortadan kaldırmak, tarafların anlaşmaları halinde yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktan ibarettir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeniden yapılacak kira sözleşmelerinin nasıl yapılması gerektiği ve yapılma süreleri açıklanmış ayrıca kanun gereği kira sözleşmeleri son bulan kiracılara idarece önerilen koşulları ve kira bedelini kabul ettikleri takdirde yeni kira sözleşmeleri yapmaları için öncelik hakkı tanınmış, öngörülen koşullarda ve sürede yeni kira sözleşmesi yapmayan kiracıların da ne şekilde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır.
O halde, geçici 6. maddenin birinci fıkrası hükmüyle kira sözleşmeleri son bulan kiracıların, sonra gelen fıkralarda belirtilen sürede ve koşullarda yeni kira sözleşmeleri yapmamaları halinde haksız elatan ( Fuzuli şagil ) durumuna düşeceklerinde kuşku yoktur. Daha açık bir anlatımla 4331 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 27.1.1998 tarihinden üç ay içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü veya mütevellilerince raiç ya da emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve koşulları tesbit edilip kendilerine tebliğ edilmesine karşın üç ayı takip eden otuz gün içinde kira sözleşmesi yapmayan eski kiracıların önceki kira sözleşmelerine dayanarak hak iddia edemeyecekleri açıktır.
Ne varki, 4331 sayılı kanun Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 tarih 1993/10 esas 1998/18 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş; aynı zamanda iptal kararının resmi gazetede yayınlanacağı güne kadar karar sayısı ile yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş; bu karar 20.5.1998 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak infaz edilebilir hale gelmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal edilen kanuna göre oluşan kazanılmış hakların korunması; buna bağlı olarak hukuka ve devlete güvenin sağlanması, hukuk devletinin en önemli amaçlarından olan huzurlu ve istikrarlı bir ortamın yaratılması için Anayasanın 153/5. maddesi ile iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği kuralı kabul edilmiştir. Nitekim, değinilen bu kural ( keyfi tasarrufları ve haksız kazançları önlemek; adalet ilkesini gerçekleştirmek gibi bazı istisnalar dışında ) tüm Yüksek Mahkemelerce aynen kabul edilerek uygulana gelmektedir.
Yine uygulamada ve doktrinde; devam eden uyuşmazlıklar ve tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kuralın derhal yürürlüğe girme ( L. effet immediat dela loi novelle ) niteliği nedeniyle uygulanacağı görüşü benimsenmiş olmakla yukarıda değinilen 6. maddenin birinci fıkrası hükmü vakıf taşınmazlara ait kira sözleşmelerini 27.4.1998 tarihinde sona erdirip işlevini tamamlamış ve hukuki sonucunu doğurmuştur. Bu itibarla belirtilen tarihten sonra devam eden bir hukuki münasebetin ( kira ilişkisinin ) veya taraflar arasındaki çekişmenin varlığı kabul edilemez. Bunun yanında kira sözleşmeleri, bire taraf işlemini veya koşulu gerektirmeksizin kanun gereği sona erdiklerinden önceki sözleşmeler hakkında mahkemelere başvurma olanağı da bulunmamaktadır. 4331 sayılı kanunun 6. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında öngörülen süreler ve açılacak davalar ise tamamen yeni yapılacak kira sözleşmelerine ilişkin olduğundan son bulan kira sözleşmelerine ait bir uyuşmalık olarak değerlendirilemez.
Açıklanan ilkeler gözetildiğinde iptal kararının geriye yürümesini zorunlu kılan bir nedenden söz etme olanağı yoktur. Aksinin kabulü Anayasanın 153/5. maddesine ve kazanılmış hak kuralına ters düşen bir sonuç ortaya çıkarır.
Somut olayda davalıya yöntemine uygun biçimde gerekli tebligat yapılmış davalı süresi içerisinde yeni bir kira sözleşmesi yapmadığı gibi; bir aylık sürede hükmen kira tespiti yönünde dava açmışta değildir. Böylece taşınmazda haksız elatan ( işgalci ) durumuna düşmüştür.
SONUÇ : Hal böyle olunca, yazılı olduğu üzere hüküm verilmesine bir isabetsizlik yoktur. Davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ONANMASINA, aşağıda yazılı 710.000 lira bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 14.2.2000 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı idarenin davadaki talebinin dayanağı 4331 sayılı Tabi Afetlerden Zarar Gören Vakıf Taşınmazların Afet Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile İlgili Olarak 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 6. maddesidir.
Anılan yasa hükmü 27.1.1998 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş; ancak, Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 gün ve 1998/10-18 sayılı kararı ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararıyla ayrıca; yasanın "uygulanmasından doğacak ve sonradan giderilmesi olanaksız durumların ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için" iptal kararının Resmi Gazetede yayınlanacağı güne kadar maddenin yürürlüğünün durdurulmasına hükmetmiştir.
İptal edilen geçici 6. maddenin birinci fıkrasında; davacı idarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona ereceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında da, bu süre içerisinde idare ve vakıf mütevellileri tarafından belirlenecek yeni kira bedeli ve şartlarının kiracıya tebliğ olunacağı hükmü getirilmiştir. Bu koşulları kabul eden kiracılarla ( üç ayı takip eden otuz gün içinde ) yeniden kira sözleşmesi kurulması imkanı da üçüncü fıkra ile sağlanmıştır.
İdare tarafından belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde, verilen karar kesinleşinceye kadar idarece saptanan yeni kira bedeli üzerinden ödemeye devam olunacağı beşinci fıkra ile öngörülmüş; mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde, mahkemece tespit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kira sözleşmesi yapmaya hakkı bulunduğu da yedinci fıkrada düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre yasa ile öngörülen temel amacın, davacı idarenin, mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlarına ilişkin kira sözleşmelerinin, yasada belirlenen koşullara göre, özellikle kira bedeli bakımından yenilenmesi olduğu kuşkusuzdur.
Geçici 6. madde bir bütün halinde ,incelendiğinde; bir yandan yasa ile tayin edilen üç aylık sürenin geçmesi halinde önceki kira sözleşmelerinin sona ereceği hükmüne yer verilmişken; diğer taraftan idarece bildirilen kira bedelinin kabulü halinde, yasada sözü edilen üç ayı takip eden otuz gün içinde yeni kira sözleşmesi yapılacağı; belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde ( bu sürenin ne olduğu açık olmamakla birlikte otuz günlük süre olduğu sonucuna varılmaktadır. ) dava açılması halinde, mahkemece verilen kararın kesinleşmesine kadar idarece tespit edilen kira bedelinin ödenmesine devam edileceği ve kesinleşmeden başlayarak otuz gün içindede mahkemece tespit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni sözleşme yapma hakkı bulunduğu ifade edilmektedir.
Şu hale göre, geçici 6. maddenin birinci fıkrasında kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihi olan 27.1.1998 den üç ay sonra 27.4.1998 tarihinde sona ereceği belirtilmesine rağmen, diğer fıkralar hükümlerine göre kira ilişkisinin çekişmesiz hallerde 27.5.1998; çekişmeli durumlarda ise mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün sonrasına kadar devam edeceği sonucuna varılmaktadır.
Durum bu iken, söz konusu yasa Anayasa Mahkemesince 20.5.1998 tarihinde Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş, aynı tarihinde de yürürlüğün durdurulmasına karar verilmiştir. Yani kiralayan kiracı ilişkisinin devamına olanak tanınan 30 günlük sürenin dolma tarihi olan 27.5.1998 gününden önce yasa hükmünü yitirmiş uygulanma olanağı ortadan kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması hükmüne kadarki süreç içerisinde, iptal edilmiş olsa dahi bu yasada öngörülen kurallar gereği oluşan yeni statülerin ( yeni kira sözleşmesinin yapılması, kiralananın boşaltılması v.s. gibi ) korunacağı muhakkaktır. Anayasanın 153. maddesinde yer alan "iptal kararlarının geriye yürümezliği" ilkesi ile "kazanılmış hak" kuralı aksine düşünce tarzına engeldir.
Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kuralın ( olayımızda iptal hükmü ) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. ( HGK. 9.3.1988 gün 1987/2-860, 1988/232 ). Diğer taraftan Anayasanın 153ncü maddesi ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44sayılı kanunun 50nci maddesinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği belirtilmişse de, bu hükmün iptal kararlarının çekişme haline getirilmemiş işlemlere etkili olmayacağı manasında anlaşılması gerektiği; diğer bir anlatımla bu hükümlerin kazanılmış sübjektif hakların korunması amacına yönelik bulunduğu, henüz oluşmamış veya çekişme haline getirmiş olaylara teşmil edilemeyeceği muhakkaktır. ( Anayasa Mahkemesinin 8.19.1997 gün ve 1961/59.1007/1005; 10.12.1980 gün ve 1989/14-1989/49 kararları )
Ayrıca, bir kural işlemle kurulan statünün, Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel ( sübjektif ) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasanın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi, Anayasaya aykırı bir kuralın, aykırılığın saptanmasından sonra uygulanma alanı bulmasını kesinlikle önler. İptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı belirtilen anlam çerçevesinde geçerlidir. ( Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 1989/11-1989/48 sayılı kararı )
Hal böyle olunca; Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulmasına dair kararının verildiği 20.5.1998 gününe kadar oluşan tamamlanmış statüler ayrık olmak üzere; çekişmeli hale getirilmiş veya tamamlanmamış ( iptal edilmeseydi 27.5.1998 gününe kadar tamamlanma olanağı gözetilerek ) hukuki durumlara iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanamayacağı, dolayısı ile kiracı konumundaki davalının haksız, fuzuli işgalci durumuna düşmeyeceği görüşündeyiz.
Elatmanın önlenmesi isteğini kabul eden yerel mahkeme kararının yukarda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği inancıyla hükmü onayan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.