 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E : 1999/344
K : 1999/172
T : 27.1.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada. Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARA R
Dava; ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne varki, yapılan soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.
Bilindiği gibi;davranışlarının, eylem, ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırdedebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun "medeni hakları kullanmağa selahiyattar olan kimse iktisabada, iltizamada ehildir"" şeklindeki 9.maddesi hükmüyle hak elde edilebilmesi borç (yükümlülük) altına girebilmeyi medeni hakları kullanma ehliyetine bağlamış 10. maddesinde de medeni hakları kullanma ehliyetinin başlıca koşulu olarak temyiz kudretini ve reşit olmayı kabul ederek "mümeyyiz olan reşit, Medeni hakları, kullanmağa selahiyattardır " hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü , eylem ve işlem ehliyeti"olarakta tarif edilen temyiz kudreti aynı yasanın 13.maddesinde" yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek (ikdidarından) mahrum olmayan her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir"denmek suretiyle tanımlanmış ayrıca,temyiz kudretin ortadan kaldıran önemli; sebeplerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki HM.K.'nun 15.maddesin de ifade edildiği üzere temyiz kudreti olmayan bir şahsın geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle muayyen istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz (Y.İ.B.K. 11.6.1941 Tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuki bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları hasta müşehade kağıtları film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK'nun 286 maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin "rey ve mutalaası" hakimi bağlamaz isede; temyiz kudretinin yokluğu, yaş biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç idrak irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan akıl hastalığı akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele temyiz kudretinin nisbi bir kavram olması kişiye eğlem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Konunun 359/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, murisin temyiz kudretini haiz olduğunun anlaşılması halinde davalının savunmasında ileri sürdüğü hususların incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 27.1.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.