 |
T.C..
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/4798
Karar No : 1998/5820
Tarih : 7.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KANUNİ MUŞAVİR
İDARE MUŞAVİRİ
KARAR ÖZETİ: Hacredilmesi için yeterli neden bulunmamakla birlikte medeni hakları kullanma ehliyetinden kısmen yoksun kalması kendi yararına olan reşit kişiye Sulh Mahkemesi tarafından atanan idare müşaviri ,müşaviri olduğu kişinin mal varlığına ilişkin işlemler bakımından onun temsilcisi durumunda olduğundan bu nitelikteki davaları tek başına açabilir. O kişiye karşı açılmış davaları yine aynı şekilde takip edebilir.
(743 s. MK.m.379/II)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, kanuni müşavirin dava açamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Hacredilmesi (kısıtlanması) için yeterli neden bulunmamakla birlikte, Medeni Hakları kullanma ehliyetinden kısmen yoksun kalması kendi yararına olan reşit kişiye, bazı hallerde oyu alınmak üzere Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından bir kanuni müşavir (danışman) atanır. (Medeni Kanun 379-381. Mad.)
Gerek uygulamada gerekse bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere, kendisine kanuni müşavir atanan kişi medeni hakları kullanma ehliyetine sahiptir. Özellikle şahıs varlığı haklarını hiç bir kısıtlama olmadan tek başına kullanabilir. Ancak mal varlığı haklarının kullanılmasında, iştirak (oy) müşavirliğinde (MK.379/l) daha az, idare müşavirliğinde (MK. 379/İl) daha çok olmak üzere bir takım kısıtlamalar getirilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iştirak müşaviri vasi gibi kanuni temsilci değildir. Kendisine iştirak müşaviri tayin edilen kişi müşavirin izni ile tek başına dava açabileceği gibi müşavirle birlikte de dava açabilir veya açılan davaya müşavir sonradan icazet (olur) verebilir.
Her ne kadar idare müşaviri, müşaviri olduğu kişinin mal varlığına ilişkin işlemler bakımından onun kanuni temsilcisi durumunda olduğundan bu nitelikteki davaları tek başına açabilir. O kişiye karşı açılmış davaları yine aynı şekilde takip edebilirse de, iştirak müşaviri, müşaviri olduğu kişi adına onun iştiraki olmaksızın dava açamaz, onun aleyhine açılan davayı da tek başına yürütemez. İştirak müşavirliğinde birlikte dava açmaları, aksi halde müşavirin yazılı izin, kendisine müşavir tayin edilen kişinin ise temsil yetkisi vermesi zorunludur.
Somut olayda, müşavir tayin edilen kişinin idare müşaviri olduğu müşaverete muhtaç olma kararının içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan müşaverete muhtaç kişinin ölümünden sonra dava mirasçılarırıa teşmil edilmiş ve vekillerince takip edilmiştir.
Hal böyle olunca; davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.5.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.