|
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/14299
Karar No : 1998/14691
Tarih : 23.12.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafında, davalı aleyhine açılan Meni Müdahale davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Dava; imar parseline, taşkın bina nedeniyle elatmanın yıkını suretiyle önlenmesine ilişkin olup, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüzün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 619. Maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18.maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış ayrılmaz parça (mütemmin cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2918 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya konu binanın imar şuyulandırma işlemi sonucu davacıya ait imar parselinde bırakıldığı saptanmıştır. Esasen değinilen husus yanlar arasında tartışmasızdır. Ne varki; binanın değeri yönünden dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporları birbirleriyle çelişmekte olup itiraz edilen raporlar arasındaki çelişki giderilmemiştir. Ayrıca, bina değeri de depo ettirilmeyerek nihai hükmün kapsamına alınmıştır.
Hal böyle olunca; konunun uzmanı olan bilirkişiler aracılığıyla yerinde yeniden keşif yapılması çekişmeli binanın gerçek değerinin saptanması; böylece raporlar arasındaki çelişkinin de giderilmesi ondan sonra bedelin depo ettirilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.