 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1997/8785
K. 1997/9721
T. 7.7.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
AYRILMAZ PARÇA (MÜTEMMİM CÜZ)
İMAR UYGULAMASI
KARAR ÖZETİ : Davalının kendisine ait veya yasanın koruduğu bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde bir bina inşa etmesi ve imar uygulaması sonucu bu binanın davacıya ait imar parseli içersinde kalmış olması halinde; yasa koyucu, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bu durumda kusuru bulunmayan yapı sahibini imar parseli malikine karşı koruma zorunluluğunu duymuştur.
(743 s. MK. m. 619)
(3194 s. İmar K. m. 18)
(2981 s. MAYK. m. 10/c)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi, yıkım davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüzün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus MK.nun 619 maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmaz; bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince; yapı tecavüzünün imar uygulaması sonucu ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işlem yapılarak bir hüküm verilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğin (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.7.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.