 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/791
Karar No : 1997/1600
Tarih : 6.2.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafında, davalı aleyhine açılan meni müdahale ve kal davasının yapılan yargılamasında. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından süresinde temyizi üzerine dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 6l9.maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6/85 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı ürerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karsı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda ise davacı idareye ait imar parselini oluşturan kadastral parselde davalının paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek
suretiyle araştırma yapılması, özellikle binanın imardan önce yapılıp yapılmadığının aydınlığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar
verilmesi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 6.2.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.