 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/2931
Karar No : 1997/5472
Tarih : 1.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU İPTALİ-TESCİL
- VEKALET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA
- MK. DÜRÜSTLÜK KURALI
ÖZETİ : Vekalet görevinin kötüye kullanılması çerçevesinde araştırma yapılarak delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan iptal, tescil davacının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; Duruşma günü olarak saplanan 1.5.1998 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Av.Serruh K... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine görö, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar,
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile
mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3 . maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılması, Medeni Kanunun 2.maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, temliki işlemde kullanılan vekaletnamenin hile ile alındığını söyleyebilme olanağı yoktur. Ne var ki, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedeni doğrultusunda bir soruşturma yapılmamıştır. Esasen, vakaları bildirmek taraflara, uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasal hükümleri bulmak Yargıca ait bir görevdir. Bunun yanısıra, vekaletin hile ile alındığı iddiası, kullanılma aşamasını da kapsar.
Hal böyle olunca, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni çerçevesinde de araştırma yapılması delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1997 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14.maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 1.5.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.