 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1997/2609
K. 1997/3094
T. 10.3.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ : Hukuk mesleğinin gerektirdiği bilgiyle değil, ancak özel ve teknik bilgilerin sonuçlarıyla belirlenebilecek konularda bilirkişice verilecek rapor gözardı edilemez. Tarafların itirazı üzerine raporun yeterli olup olmadığı, yeni bir keşif yapılarak ikinci bir rapor alınmasının gerekip gerekmediği hususları mahkemece takdir edilecektir.
(1086 s. HUMK. m. 275, 283, 284)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait 23.9.1970 tarih, 30 numaralı tapu kaydının kapsamında kalan bir kısım yerin, kadastroca 434 parsel numarası ile davalılar adına tesbit edildiğini ileri sürmüş; iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, (...önceden kesinleşen kararda sözü edilen 12.9.1972 tarihli krokinin ölçeksiz olduğu ve uygulanamadığı...) gerekçesiyle keşifte dinlenilen yerel bilirkişilerin beyanlarına değer verilerek hüküm kurulmuştur. Ne var ki, yanlar arasında görülen önceki elatmanın önlenilmesi davası sonucu verilip kesinleşen 3.10.1972 tarih, 431/1050 sayılı kararın dayanağı 12.9.1972 tarihli krokinin ölçekli olduğu anlaşıldığı gibi; zemine uygulanabilir nitelikte bulunduğu da kadastro fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişice düzenlenmiş raporda bildirilmiştir.
Bilindiği üzere, hukuk mesleğinin gerektirdiği bilgiyle değil, ancak, özel ve teknik bilgilerin sonuçlarıyla belirlenebilecek konularda bilirkişice verilen rapor gözardı edilemez (HVMK. md. 275). Elbette, davalıların itirazları üzerine raporun yeterli olup olmadığı, yeni bir keşif yapılarak ikinci bir rapor alınmasının gerekip gerekmediği mahkemece takdir edilecektir. Öte yandan, 3.10.1972 tarih, 431/1050 sayılı kararın, konusunu oluşturan husus (tapu kaydının kapsamını belli etme) yönünden HUMK.nun 295. maddesi uyarınca kesin delil teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular gözetilmek suretiyle değerlendirme ve gerekli görüldüğü takdirde de yeniden uygulama yapılması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi isabetsizdir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.3.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.