 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1997/12387
K. 1997/13465
T. 31.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖLÜ KİŞİ ALEYHİNDE DAVA AÇILMASI
KARAR ÖZETİ : Ölü kişi aleyhine dava açılamaz ve ölü kişi aleyhine açılmış davaya; davanın ıslahı yoluyla ve ya halefiyet kuralı uygulanarak mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle devam edilemez.
(YİBK., 4.5.1978 gün ve 4/5 s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan iptal tescil ve birleştirilerek karşı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının yapılan yargılamasında Mahkemece iptal, tescil davasının kabulüne birleştirilen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının reddine dair verilen kararın davalı ve karşı davacılar vekili tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. HUMK taraf ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8,27,45 ve 46 maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan gerçek kişinin ötümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak ta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 27maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim; 4.5.1978 tarih, 1978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
Hal böyle olunca dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalılar (Hüseyin ve Hatice) haklarında açılan davanın reddi gerekirken, işin esasına girilip kabulü yönünden hüküm kurulması isabetsizdir. Ayrıca, davalı Ahmet hakkında açılan davada 2.7.1933 tarih, 151 sıra nolu revizyon tapu kaydında 1/7 pay maliki olan Mehmet'in davalı Ahmet'le aynı kişi olup olmadıklarının kesin olarak açıklığa kavuşturulması gerekirken; bu yön üzerinde durulmadan davalı Ahmet payı yönünden de iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir. Davalı (karşı davacı) vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.10.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.