 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/11400
Karar No : 1997/12646
Tarih : 20.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
743/m.648
DAVA VE KARAR : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi, yıkım davasının yapılan yargılamasında, mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, bedeli yatırıldığında binanın Hazine’ye aidiyetine dair verilen kararın Hazine tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı Hazine, kayden maliki bulunduğu çaplı taşınmaza davalı tarafından bina yapılmak suretiyle tecavüz edildiğini bildirip, elatmanın önlenrnesi, yıkım isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, elatmanın önlenrnesi isteğinin kabulüne yıkımın fahiş zarar doğuracağı gerekçesiyle bina bedeli Hazine tarafından yatırıldığından binanın Hazine’ye aidiyetine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere Medeni Kanun’un 648/2. maddesinde ( .... eğer bina, arsa sahibinin rızası alınmaksızın malzeme sahibi tarafından yapılmış ise, yıkılıp sökülmesi; diğer bir anlatımla kal'i aşın zararın doğumuna yol açmadıkça, arsa sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir. Yıkım masrafı da malzeme sahibinden alınır. ) hükmüne yer verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, yasada "yıkımda aşırı zarar kavramı" tanımlanmış değildir. Bunun yanı sıra anılan kavram yönünden gerek öğretide gerekse yargısal uygulamada görüş birliği yoktur. Ancak, Medeni Kanun’un 648/2. maddesinin uygulanmasında meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, binanın davacı arsa sahibi yönünden de ( subjektif olarak ) değerlendirilmesi ve hak ( yarar ) dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir.
Öte yandan, kural olarak kal'in ( yıkımın ) fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hâkime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç bu yönden ( fahiş zarar doğup doğmayacağı yönünden ) hâkimi bağlamaz. Değinilen ilke, uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunmaktadır ( HGK. 20.3.1996 tarih, 1996/140 esas, 1996/177 karar; 24.4.1996 tarih , 1996/1154 ).
Somut olaya konu binanın yukarıda açıklanan ilkelere göre değerlendirilmesi yapıldığında aşırı zarar doğuracağını söyleme olanağı yoktur.
SONUÇ : Hal böyle olunca; yıkımına karar verilmesi gerekirken aksine değerlendirmelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalı Hazine’nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi,