 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1996/7605
K. 1996/8056
T. 26.6.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ "Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek isteyen, ancak aynı zamanda mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmayı hedefleyen murisin, esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklayarak devretmek suretiyle gerçekleştirdiği muvazaadır. Bu durumda; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradesine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi ise, ilgili yasa maddelerinde öngörülen şekil şartlarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
(743 s. MK. m. 634)
(818 s. BK. m. 213)
(766 s. Tapulama K. m. 26)
(YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2 s.)
Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan iptal-tescil ve tenkis davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın birleştirilen dosya için kabulüne dair verilen kararın, davacı ve davalı Nih~l tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak; mirasçısını, miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni kanunun 634, Borçlar kanununun 213 ve Tapulama kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makül bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yan in alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında tüm mirasçılarını gözetecek şekilde ve hoşgörü sınırları içerisinde kalan kabul edilebilir paylaşma yapmış; bu durumu toplanan deliller doğrulamış ise, elbette mirastan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı temliklerden sözedilemez. Bunun yanısıra, muvazaalı temlikin ya da temliklerin varlığının saptanması halinde de kademeli isteklerden İİK ine (iptal ve tescile) karar verilmelidir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen İlkeleri karşılayacak içerikte hükme yeterli bir soruşturma yapılması, davaya konu iki parça taşınmaza ilişkin temliki işlemlerin gerçek yönlerini (mirastan mal kaçırmak amacıyla yapılmış bağış mı, yoksa kat'i satış mı) açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan inceleme, .yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.6.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.