Hukuki.NET

T.C.      
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/16923
Karar No : 1996/2060
Tarih : 29.02.1996

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Eyüp Asliye Hukuk Hakimliği'nden verilen 16.3.1995 gün ve 709/140 sayılı hükmün Onanmasına ilişkin olan 4.7.1995 gün ve 7452/9916 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
 
    KARAR : Tapu kaydında yazılı bulunan vakıf şerhinin sicilden silinmesi (terkini) isteğine yönelik olarak açılan bu davada uyuşmazlık; şerhin ilişkin olduğu, haktan ve özellikle taviz bedelinden kaynaklanmaktadır. Kuşkusuz böyle bir uyuşmazlığın sağlıklı biçimde çözülebilmesi, mukataalı ve icareteyenli vakıf malların mutasarrıfları adına nasıl tasfiye edileceğinin, taviz hukuksal niteliğinin ne olduğunun; ayrıca, bundan kimin ya da kimlerin sorumlu tutulması gerektiğinin bilinmesine ve değinilen yönlerin açıkça ortaya konulmasına bağlıdır.
    Medeni Yasa'nın kabulünden sonra yasada yer alan vakıf (tesis, ile eski vakıflar arasında bir ikilem meydana gelmiş; anılan durumun ve ayrıca amaca aykırı uygulamaların giderilmesi için eski vakıfların günün koşullarına uydurulması zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, 2762 sayılı Vakıflar Yasası Yürürlüğe konulmuş; eski mülhak ve mazbut vakıflar yerinbir statüye alınarak, icareteyenli ve mukataalı vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir.
    Şöyle ki; 2762 sayılı Vakıflar Yasası'nın yürürlüğe girdiği günden itibaren, vakfa ait taşınmaz malların icareteyne veya mukataaya bağlanması yasaklanmış ve eskiden konulmuş olanların da tasfiyesi için hükümler getirilmiştir. Bu hükümlerin somut olay yönünden önem arzedenleri yasanın 27, 29 ve 30. maddelerinde ifade edilenleridir. Gerçekten, anılan yasa maddelerinde özetle (... mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin, 20 misli bir taviz karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği 10 yıl içinde taviz verilmek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanlarının mülkiyetinin ise, 10 yıl sonunda "ki bu on yıllık süre 1945 tarihli 4755 sayılı Yasa ile 10 yıl daha uzatılmıştır" kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği, vakfın hakkının ivaza dönüşerek, taşınmazın tamamının ivaz karşılığında birinci derecede ve birinci sırada ipotekli sayılacağı, ayrıca tavizler tamamen ödenmedikçe o mallar üzerindeki temliki tasarrufların tapu dairelerince tescil olunamayacağı...) öngörülmüştür.
    Öte yandan, vakıf malın mülke dönüşümü ve mutasarrıfına intikali için alınan taviz bedeli icare ve mukataa karşılığı olup; bedel ödenmedikçe o mal üzerinde temliki tasarruf tapu idaresince tescil olunamayacağından, bunu (taviz bedelini). "gayrimenkul mükellefiyeti" olarak anlamak ve nitelendirmek gerekir. 12 Haziran 1940 günlü tefsir kararındaki nitelendirme bu şekildedir. Esasen öğretide ve yargısal uygulamada da değinilen nitelendirmeye yer verilmiştir. Nitekim, uygulamada da değinilen nitelendirmeye yer verilmiştir. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 13.7.1981 tarih 5/15 ve 28.12.1981 tarih 13/22 sayılı kararlarında, taviz bedeli için "gayrimenkul mükellefiyetidir" denilmiş; Hukuk Genel Kurulu'nun 19.9.1990 tarih 1990/1-334-417 kararında aynı husus vurgulanmış. Dairenin, 13 Nisan 1939 gün ve 2192-796 sayılı kararında ise. (.... 2762 numaralı Vakıflar Kanunu'nun hükümlerine göre, taviz bedeli bir gayrimenkul mükellefiyeti mahiyetini almış olup, Kanunu Medeni'nin 764. maddesi mucibince bu mükellefiyet satışlarda yeni malike intikal edeceğine ve mekur Vakıflar Kanunu'nda taviz bedelinin evvel emirde satıcıdan alınacağının yazılı bulunması bu hükmü tağyur etmeyip tahsil hususunda taraflar pazarlık edebileceklerine, hadisede taviz bedelinin bayie ait olacağı hakkında bir şart dermeyan olunmadığına... " şeklindeki gerekçelere ve görüşlere değinilmek suretiyle "gayrimenkul mükellefiyeti" niteliğini alan taviz bedelinden, aksine bir sözleşme düzenlenmişse alıcının (yeni malikin) sorumlu tutulacağı vurgulanmıştır. Böylece, önceki kayıt ve belgelerde aslının vakıf taşınmaz olduğunun anlaşılması üzerine, Vakıf şerhinin intikal (gitti) kayıtlarına sonradan işaret edilmiş bulunmasının yeni maliki, Medeni Kanun'un 764. maddesinden doğan mükellefiyetten kurtaramayacağı sonucu da ortaya çıkmaktadır.
    Ancak, Vakıf şerhini taşıyan tapu kayıtlarının kapsamındaki tüm taşınmazlar için taviz denebilecek midir? Elbette, buna mutlak biçimde olumlu yanıt verebilme olanağı yoktur. Zira, rakabe (çıplak) mülkiyeti vakfa ait ve Vakıflar Yasası'nın 27. maddesi gereği tavize tabi sahih vakıflar yanında Devlete ait (miri) arazi üzerinde padişah ya da onun izin verdiği kişi tarafından kurulmuş gayri sahih vakıflar da bulunmaktadır.
    Sahih olmayan (tahsisat kabilinden) vakıflar;
    1- Yalnızca aşar ve rüsumatı (resimleri ve vergileri)
    2- Yalnız hukuku tasurrufiyesi (tasarruf hakkı)
    3- Hem hukuku tasarrufiyesi (tasarruf hakkı) hem de aşar ve rusumatı (vergi ve resimleri) vakıf ve tahsis edilmiş olarak üç türde oluşturulmuşlardır. (1274 tarihli arazi kanunnamesi md.4/2) Arazi-i Emireyye-i Mevkufe'nin (tahsis ve irsat kabilinden gayr-i sahih vakıfların) çoğunun yalnızca aşar gibi vergi ve resimlerin bir hayı cihetine tahsisi sonucu oluşturulduği da bilinmektedir.
    İşte; gerek sahih (mülk araziden oluşan vakıf), gerekse sahih olmayan türde olup da uzun süre topluma ve insanlığa büyük yararlar sağlayan vakıf malların önceleri vakfı tarafından tamiri veya yeniden yaptırılması olanağı yaratılabilmiş; ne var ki, yangınlar ve depremler gibi afetler dolayısı ile buna vakfın gücü yetmez hale gelince sosyal ve ekonomik zorunlulukların ürünü olarak mukataa ve icareteyn usulü doğmuştur.
    Mukataada; vakıf taşınmaz, kendi olanakları ile vakıf tarafından inşa ve onarılmasının mümkün olmaması sebebi ile bina yapmak; ağaç, bağ kütüğü veya bağ çubuğu dikmek ve bunların durması karşılığında vakfa her sene maktu bir zemin kirası ödenmek suretiyle kiralanmış; bu suretle yapılan bina ve dikilen ağaçlar yapanın veya dikenin malı sayılmış ve ölümü ile de bunların varislerine geçeceği, mukataanın yani kira karşılığının verildiği sürece mukavelenin fesh edilemiyeceği ve arazi üzerine yapılan muhtesadın kaldırılamıyacağı kabul edilmiştir.
    İcareteynde ise, vakıf binaların yanması ve vakıf tarafından tekrar inşa için ekonomik gücün yaratılamaması veya kısa süre ile kiralanmasının da mümkün olmaması (kısa süreli kiralamaya talip çıkmaması) nedeniyle bir tür süresi kiraya benzeyen usule gidilmiş; kiracısından kıymetine eşit "muaccele" denilen peşin bir bedel alınıpyanan bina, vakıf tarafından yeniden inşaa ve tamir ettirilerek, her sene "muaccele" denilen küçük bir bedel karşılığında süresi olarak onlara (kiracılara) bırakılmıştır. Kira parasını ödeyerek hak kazanan kismeye de mutasarrıf denilmiştir. Tasarruf hakkının ölümle mirasçılara intikal edeceği de öngörülmüştür.
    Her ne kadar, Vakıflar Yasası'nın 27. maddesindeki taviz bedeli hükmün sahih olmayan vakıflar yönünden konuya tam bir açıklık getirmemiş ise de 17 Şubat 1341 tarih 552 sayılı Aşarın İlgası ve Yerine İkame Edilecek Mahsulatı Arazi Vergisi Hakkındaki Kanunla Devlet; gerek öşür ve gerekse bedel-i öşür mukataasından vazgeçmiş, taşınmazın vakıfla ilgisi kesilmiştir. Bu itibarla "aşar ve rusumatı Vakıf ve tahsis edilmiş" taşınmazlar için taviz bedelinin alınamıyacağı açıktır. Ayrıca arazi kanunnamesinin 4. Karina Bedizade Ömer Hilmi Efendinin Ahkam Ül evkaf isimli meşhur eserinin 137 maddesinde açıkça belirtildiği üzere bu tür vakıf arazi, arazi emiriyye (miri arazi) hükümlerine tabi olup Medeni Kanun yürürlüğe girmesi ile Devletin kuru mülkiyet (rakabe) üzerindeki hakkı son bulup, taşınmaz mutasarrıfın özel mülkü haline geldiğinden olaya Vakıflar Kanunu hükümlerinin uygulanmasından ve taviz bedeli ödenmesinden söz edilemez. Esasen bu yönde gerek uygulama gerekse doktrinde tam bir görüş birliği mevcuttur. Söz konusu madde 4.4.1995 tarih 4103 sayılı yasa ile (sahih, gayrisahih, tahsisat kabilinen vb.)mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli gayrimenkullerin mülkiyetleri bu gayri menkul hakkında illerde defterdarlık, ilçelerde mal müdürlüğü kıymet takdir komisyonunca takdir edilecek rayiç bedelinin yüzde elli oranında hesap edilecek taviz karşılığında mutasarrıfına geçirilir. Taviz bedeli ödenmeden ortaklığın giderilmesi veya cebir icra yoluyla satışı yapılacak gayri menkullerin taviz bedelinin hesaplanmasında satış bedeli esas alınır. Şeklinde değiştirilmişse de aşar ve ve rusumatı vakıf ve tahsis edilmiş taşınmazların yukarıda belirtilen nedenlerle bu madde kapsamına girmediği kuşkusuzdur.
    Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazlar o tarihte muamele varakalarına Petmaher (şimdi adı Göktürk) köyünde fundalık, çayır, tarla, koru sinai ile yazılmışlar vakıfnamede ise "Havası Kostantaniyye verilen ve şehir haricinde bulunan" taşınmazlar şeklinde tarif edilip tanımlanmışlardır. Taşınmazların gerek belirtilen bu nitelikleri, gerekse kadim şehir ve köy dışarısında kalmaları itibariyle 7 Ramazan 1274 tarihli Arazi Kanunnamesinin 2 ve 3 maddelerinin açık hükümleri karşısında özel mülk olmayıp miri arazi (arazi-emiryiye) niteliği taşıdıkları sabittir. Ayrıca tapu kayıtlarındaki vakıf şerhleri de öşrün vakfedildiğini açıkça göstermektedir. Hemen belirtmek gerekir ki vakıf şerhindeki mukataa sözcüğünün, sahih vakıflar üzerine kurulan mukataayı değil arazi-i emiriyyede ve arazi-i emirriye-i mevkufede (gayri sahih vakıflarda) öşürün (a'şarın) aynen alınamadığı harman yeri, koru, orman, yaylak, kışlak gibi araziden, öşrün yerini tutmak üzere senevi alınan bedeli ifade ettiğinde, vakıfnamenin "işbu vakıflar müebbed sahih ve şeri birer vakıf oldular. Usul ve kaideye uygundurlar, bunları bozan bir şart yoktur" tümcesindeki sahih kelimesinin vakfın türünü belirtmek amacıyla kullanmayıp vakfın usulüne uygun olarak kurulduğunu bütün koşulların yerine getirildiğini açıklamak kastıyla kullanıldığında kuşku yoktur.
    Tüm dosya içeriğinden, toplanan deliller ve emsal dosyadaki bilgi ve belgeden ikinci Sultan Beyazid'in çeşitli türden birden fazla vakıf kurduğu özel mülkündeki taşınmazlarını vakfettiği gibi pekçok miri arazinin de öşrü'nü (gelirini) bir hayıt cihetine tahsis ettiği sonucuna ulaşılmaktadır (911 tarihli vakıfnamede ise özel mülk ve miri arazi türünde pek çok taşınmazdan sözedildiği bunlardan kadim köy ve şehir dışarısında bulunmaları ve cinsleri nedeniyle miri arazi niteliği taşıdıkları açıkça belirlenen çekişmeli taşınmazların ise gelirlerinin İstanbul'da inşaa edilip vakıf haline getirilen camii, mektep ve imaret hanenin giderlerini karşılamak üzere tahsis edildikleri cinslerine göre öşrün (gelirlerinin) aynen vakfedilmeyip bedel-i öşür mukataasına bağlandığı anlaşılmaktadır. Esasen bu yön pekçok Yargıtay İçtihatlarında vurgulandığı gibi bilimsel görüşlerde de benimsenmiştir.
    Hal böyle olunca, hukuki dayanağı kalmayan vakıf şerhinin taviz bedeli ödenmeksizin silinmesine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın reddi cihetine gidilmesi doğru değildir.
 
    SONUÇ : Değinilen hususlar karar düzeltme isteği üzerine bu dosyadaki ve emsal dosyalardaki tüm delillerin ve bilirkişi raporlarının bu kez yapılan incelenmesi sonunda saptanmakta yerinde görülen karar düzeltme isteğinin kabulü ile HUMK'nun 440. maddesi uyarınca Dairenin 4.7.1995 tarih 1995/7452-9916 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına Yerel Mahkemece kurulan 16.3.1995 tarih 1993/709 esas, 1995/140 sayılı hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini