 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1996/15721
K. 1997/600
T. 22.1.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM(KAL')
İMAR UYGULAMASI
KARAR ÖZETİ : Davalının, imardan önce paydaş bulunduğu kadastro parseli üzerine yaptığı binası, imar ıslah uygulaması 'onucunda davacıya ait imar parseline tecavüzlü hale geldiği takdirde, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bu durum karşısında, davalı kusurlu sayılamayacağından; tespit edilecek bina bedelinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve bina bedelinin davalıya ödenmesi karşılığında elatmanın önlenmesi ve yıkıma ilişkin karar verilmesi gerekir.
(3194 s. İmar K. m. 18)
(2981 s. MAYK. m. 10/c)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus, MK.nun 619. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse, kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince; davalı, imardan önce paydaş olduğu kadastrol parsel üzerine yapılanmış ve imar ıslah uygulamasıyla binası davacıya ait imar parseline tecavüzlü hale gelmiştir. Bu durumda yukarıda değinilen ilkeler uyarınca tesbit edilecek bina bedelinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve bina bedelinin davalıya ödenmesi karşılığında yazılı olduğ4i üzere elatmanın önlenilmesi ve yıkıma ilişkin hüküm kurulması gerekir. Belirtilen içerikte ve nitelikte bir araştırma ve uygulama yapılmadan değinilen biçimde yıkım yoluyla elatmanın önlenilmesine karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.1.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.