 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1996/10070
K. 1996/10532
T. 26.9.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
TEMYİZ KUDRETİ
KARAR ÖZETİ : Temyiz kudreti bulunmayan bir şahsın geçerli bir iradesi olmadığından, -muayyen istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamaz ve bu nedenle, karşı tarafın iyiniyetli olması işlemi geçerli kılmaz.
Temyiz kudreti, nisbi bir kavram olup; kişiye, eylem ve işleme göre değiştiğinden, bu konuda en yetkili sağlık kurumundan, özellikle Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması gereklidir.
(743 s. MK. m. 9, 10, 13, 15, 359/2)
(YİBK., 11.6.1941 gün ve 4/21 s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırd edebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin, kendi iradesi ile hak kurabilme borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim, Medeni Kanunun "medeni hakları kullanmaya selahiyattar olan kimse iktisaba da, iltizama da ehildir" şeklindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edilebilmeyi, borç (yükümlülük) altına girebilmeyi, medeni hakları kullanma ehliyetine bağlamış; 10. maddesinde de medeni hakları kullanma ehliyetinin başlıca koşulu olarak temyiz kudretini ve reşit olmayı kabul ederek, "mümeyyiz olan reşit, medeni hakları kullanmaya selahiyattardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü, eylem ve işlem ehliyeti "olarak da tarif edilen temyiz kudreti aynı Yasanın 13. maddesinde" yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle makûl surette hareket etmek (ikdidarından) mahrum olmayan her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir" denmek suretiyle tanımlanmış ayrıca, temyiz kudretini ortadan kaldıran önemli sebepler den bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, MK.nun 15. maddesinde ifade edildiği üzere, temyiz kudreti olmayan bir şahsın geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle muayyen istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması, o işlemi geçerli kılmaz (YİBK. 28.7.1941 tarih, 4/219).
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında, bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahade kağıtları, filim grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK.nun 286. maddesinde belirtildiği gibi, bilirkişinin "rey ve mütalâası "hâkimi bağlamaz ise de; temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele temyiz kudretinin nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen, Medeni Kanunun 359/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, öncelikle temliki işleme ilişkin resmi sözleşmenin (akit tablosunun) getirtilmesi varsa yukarıda değinilen bilgi ve belgelerin toplanması ondan sonra dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek, miras bırakanın temliki işlemi yaptığı tarihte hukuki ehliyeti'nin bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilip, yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.9.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.