 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1995/3469
K. 1995/4827
T. 3.4.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MÜŞTEREK MÜLKİYET
TAŞINMAZIN EYLEMLİ KULLANMA BİÇİMİNE İLİŞKİN
ANLAŞMA
DAVA HAKKI
KARAR ÖZETİ: Taşınmazın eylemli kullanma biçimi, müşterek paydaşları arasında varılan anlaşma ile belirlenmiş ise, belirlenen kullanma biçimine uygun hareket edilmesi zorunludur. Taşınmazda açık ya da kapalı eylemli kullanma biçiminin Oluştuğu kabul edilebilmesi için, tüm paydaşların payına düşen miktardan az veya çok olarak zeminde belirli bir yeri kullanması ve bu fiili durumun bütün paydaşlar tarafından kabul edilmesi ya da uzun süreden beri böyle bir kullanma şekline ses çıkarmamak suretiyle benimsenmesigerekir. Paydaşlardan birinin ya da bazılarının, böyle bir anlaşmaya aykırı davranmalar£ diğer paydaş veya paydaşlara bunun önlenmesini dava ve istem olanağım Sağlar.
(743 s. MK. m. 623)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen karar süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yanlar, dava konusu 861 ada 74 parsel sayılı taşınmazda müşterek mülkiyet üzere paydaş olup, dava dışı başka paydaşlar da vardır. Anılan parselin bir bölümü hakkında açılan işbu elatmanın önlenmesi ve yıkım davası, mahkemece kısmen kabul, kısmen reddedilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Hemen belirtmek gerekirki, bu tür bir uyuşmazlık kural olarak MK.nun müşterek mülkiyeti düzenleyen hükümleri uyarınca çözümlenebilir. Ancak, taşınmazın eylemli kullanma biçimi paydaşları arasında varılan anlaşma ile belirlenmiş ise, belirlenen kullanma biçimine uygun hareket edilmesi zorunludur. Yine taşınmazda açık ya da kapalı eylemli kullanma biçiminin oluştuğunun kabul edilebilmesi için tüm paydaşların payına isabet eden, miktardan az veya çok zeminde belirli bir yeri kullanması ve bu fiili durumun bütün paydaşlar tarafından kabul edilmesi ya da en azından uzun süreden beri böyle bir kullanma şekline ses çıkarmamak suretiyle benimsenmesi gerekir. Paydaşlardan birinin ya da bazılarının, böyle bir anlaşmaya (açık veya kapalı) aykırı davranmaları diğer paydaş veya paydaşlara bunun önlenilmesini dava ve talep etme olanağını sağlar. Somut olaya gelince; tarafların ibraz ettikleri parselasyon krokilerinin bağlayıcılığı belgelenmemiş, kullanma biçimi yönünden yeterli araştırma yapılmadan sonuca gidilmiştir. Noksan soruşturma ile yetinilerek kurulan hükümde isabet yoktur. Ohalde, yerinde yeniden keşif yapılıp, yanların gösterecekleri deliller (tanık dahil) eksiksiz toplanarak değerlendirilmeli ve öncelikle, ana taşınmazda (861 ada 74 parsel) tüm paydaşların ya da satıcılarının (bayiilerinin) iştirakleriyle oluşturulmuş ve onları bağlayan eylemli kullanma biçimine ilişkin bir anlaşmanın bulunup bulunmadığı; varsa anlaşmaya göre, çekişmeli bölümün hangi paydaşın payına karşılık olarak bırakıldığı açıkça saptanmalıdır. Böyle bir anlaşmanın bulunmadığının ortaya çıkması durumunda da davacı paydaşın taşınmazdan yararlanmasının tamamen engellenip engellenmediği, diğer bir deyişle intifadan men olgusunun olayda gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve varılacak sonuç çerçevesinde hüküm kurulmalıdır. Yerel Mahkemenin değinilen ilke ve olguları karşılayacak kapsamda hükme yeterli bir inceleme ve uygulama yapmadan sonuca gitmesi ve yazılı şekilde karar vermesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.4.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.