 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/12850
Karar no : 1995/14184
Tarih : 30.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Borçlar Kanunun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı güvenine dayanır, bunun doğal sonucu olarak vekalet sözleşmesinden doğan hak ve borçlar tarafların kişiliğine sıkı surette bağlı bulunmaktadır. Vekil eden güvenini taşıyan bir kişi seçip işin görülme biçimi hakkında talimat vermektedir. Vekil edenin ölümü iş görmenin yapılma biçiminde egemen olan iradeyi ve yararı ortadan kaldıracağından hatta görevin devamını imkansız hale getireceğinden vekalet sözleşmesini sona erdirir.
Nevarki vekalet sözleşmesinin ölümünden sonrada devam edeceği sözleşmede kararlaştırılmış veya işin niteliğinden anlaşılıyorsa vekalet sözleşmesinin devam edeceği 7.12.1940 tarih 938/20 Esas-1940/87 karar sayılı inançları Birleştirme Kararında açıkca vurgulanmıştır. Bilimsel görüşlerde bu doğrultuda gelişmiştir. Nitekim, bu ilke Borçlar Yasasının 35.maddesi ile eş anlamda hüküm getiren aynı yasanın 397/1 maddelerinde (hilafı mükaveleden veya işin maliyetinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerek müvekkilinin ölümü ile... nihayet bulur.) şeklinde açıklanmıştır. Buna karşın söz konusu yasanın 398.maddesinde belirtildiği üzere vekilin vekaletin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı sözleşmeler vekil edini veya mirasçılarını bağlar. Ancak, vekil eden ile sözleşme yapan kişi vekil edenin ölümünden haberdar olduğu taktirde değinilen yasa hükmü uygulanmaz.
Öte yandan; anılan yasada sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde vekil müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir... hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil temsil yetkisini vekalet verenin yararına kullanmalıdır. Kasten vekalet verenin zararına kendisinin yada düşünce ve eylem birliğine girdiği başka bir kişinin yararına kullanılan temsil yetkisi işlem yetki sınırları içerisinde kalsa bile vekalet vereni bağlamaz. Bu durumda vekil görevini, kötüye kullanmakta, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilerek sözleşme yapanda hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir.
Somut olayda; murisin vekaletine dayanarak ölümünden sonra taşınmazın düşük bir bedelle temlik edildiği davalıların da; ölümü bilen ve bilebilecek kişiler olduğu, vekaletin kötüye kullanıldığı dosya içeriği ve toplanan delillerle sabittir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere reddedilmesi doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 20.10.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.