Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/6988
Karar no : 1994/11776
Tarih : 27.12.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 750.000.000 lira manevi tazminatın 18.8.1993 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz "edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı adına avukat Perihan K... ile diğer taraftan davacı adına Avukat Şahin M...'nün gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine,özellikle dava konusu yayında bildirilen belge iddiasının gerçek olmadığının anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişiye manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakimin; Borçlar Kanununun 3444 sayılı kanunla değişik 49/2.maddesi ile birlikte Medeni Kanunun 4.maddesi hükmünü de gözetmesi ve eylemle tazminat arasında makul ve muhik bir orantı kurması gerekir.Çünkü Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanunun 4.maddesinde buyrulmuştur. Hükmedilecek bu  para zarara uğrayanda manevi  huzuru doğurmayı  gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgür bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Miktarın belirlenmesinde ise her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartlar bulunacağı kuşkusuzdur. O halde hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
İnceleme konusu olan bu işte, emsal davalarda hükmedilen tazminatlara nazaran davacı yararına takdir edilen 750.000.000 lira manevi tazminat fazladır. Yargıtay'ın da denetimi altında bulunan takdir konusunda hataya düşüldüğü açıktır. O halde, daha uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda 2nolu bendde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 1 nolu benddeki nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, davalı yararına takdir edilen 750000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 1 nolu bendde oybirliğiyle ve 2 nolu bendde ise oyçokluğu ile 27/12/1991 gününde karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden haber, gazetenin ilk sayfasının baş kısmında sekiz sütun üzerinde ("VAY . .VAY . . VAY " ) kelimeleri ile verildikten sonra, yine sekiz sütunda, "Göknelin evinde Mehmet M...'ı. .. maaşa bağladığını gösteren belge ele geçti." sözlerine yer verilmiştir. Haberin altında da "Moğoltay'a 150 milyon lira aylık maaş bağlamış" biçiminde ayrıca bir açıklama da yapılmıştır.
İşte davacı bu sözlere dayanarak, kişilik haklarına saldırı olduğunu belirterek, bir milyar liralık manevi tazminat davasını açmıştır.
Belirtilen yayınla, davacının kişilik haklarına saldırının olduğu, haberin gerçeği yansıtmadığı konusunda, yerel mahkeme ve daire çoğunluğu ile aramızda görüş birliği bulunmaktadır. Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, hükmedilen manevi tazminatın miktarında toplanmaktadır .
Hükmedilecek manevi tazminat miktarının tesbitindeki yasal düzenleme, BK.nun 49. maddesinde yapılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında, saldırının hukuka aykırı olması halinde, manevi tazminat namı ile bir miktar paranın ödenmesinin istenebileceği ifade edildikten sonra, ikinci fıkrada, tarafların sıfatı, işgal ettikleri makam ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarının da dikkate alınarak tazminat miktarının belirlenmesini öngörmüştür. Madde de yer almamış olmakla birlikte, saldırının niteliği, kullanılan sözler ve eylemde miktarın belirlenmesinde önemli bir ölçü olarak alınmalıdır.
Basın, gerek öğretide ve gerekse yargısal kararlarda kabul edildiği üzere kamu görevini yapmaktadır. Ne var ki basın bu görevini yerine getirirken, kişinin dokunulmaz, vazgeçilmez kişilik haklarına saygı gösterecektir. Gerçek olmayan ve sansasyon yaratacak haberlerden şiddetle kaçınılmalıdır. Gazeteciler görevlerini, somut olayın sınırları içinde kalınarak, uygun biçimde ve halkın yararına kutsal  bir iş olarak yerine getirmelidirler. Ancak bu halde basının itibarı ve etkinliği artar ve herkes ona, saygı göstermek gereğini duymak zorunda kalır. Belirtilen sınırlar dışına çıkıldığında veya bu sınırlar aşıldığında eylem hukuka aykırılık sonucunu doğurur ve sorumluluğu yoluna gidilir.
Yukarıya aktarılan ilkeler, somut olaya uyarlandığında, şu noktaların netleştiği görülecektir.
-Davacı olay tarihinde ve halen, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir hizmet bakanıdır. Böyle bir görev politikada varılacak önemli bir aşamadır. Bu düzeye gelinebilmesi için genel olarak politikada bazı olumlu değerlere sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. Somut haberle, bu değerlerde önemli ölçüde bir zedelenmenin meydana geldiği tartışmasız kabul edilmelidir.
-Davacı, sosyal ve ekonomik yönden üst düzeyde bulunan bir kimsedir. Hükmedilecek tazminatın, onda zenginleşmeye neden olacağı düşünülemez. Aksine yapılan saldırı sonucu kaybettiklerini gidermesi dahi mümkün değildir.
-Kullanılan sözler ve verilen haber son derece ağırdır. Hiçbir gerçek yanıda yoktur. Bu konuda davalı hiçbir delil getirememiştir. Zaten varlığını da savunmamıştır. Saldırının ağır olması durumunda, hüküm altına alınacak tazminat miktarıda o ölçüde fazla olmalıdır. Somut olayda kullanılan sözlerin ağırlığı tartışmasızdır.
Davalı haberde; yapılan aramada Ergun G...'in kendi eliyle yazdığı notta, SHP'li Çalışma Bakanı Mehmet M...'a aylık 150 milyon lira bağlandığını yazmıştır. Haber, gerçeği yansıtmadığı ve bu konuda emarede mevcut olmadığı için ağır bir saldırı teşkil etmektedir. Doğaldır ki, eylemde ağır kusur derecesinde oluşmaktadır. Böyle bir olaya BK.nun 49. maddesi uygulandığında, tazminat miktarının da yüksek olması gerekmektedir. Çünkü anılan madde, 3444 sayılı yasa ile değişikliğe uğramadan önce, saldırı için ağır kusuru öngörmekte idi, Değişiklikten sonra, bu koşul kaldırılmış, eylemin hukuka aykırı olması ile yetinilmiştir. Diğer bir anlatımla, hafif kusurun var olduğu durumlarda dahi saldırının varlığı kabul edilecek ve tazminata hükmedilecektir Eğer kusur ağırsa, hükmedilecek tazminat miktarı, bu sonuç ölçü alınarak belirlenecektir. Yerel mahkemede, tüm bu olguları ve günün ekonomik koşullarını paranın alım gücünü esas almak suretiyle hüküm kurmuştur.
Buradan varılacak sonuç itibariyle hükmedilen manevi tazminat miktarı somut olaya uygundur. Çünkü, kullanılan sözler davacının, kişilik değerlerinde bir eksilmenin meydana gelmesine neden olduğu sonucu manevi acı duyan ruhsal dengesi bozulan, zevk ve sevincinde "azalma olan kişi üzerindeki bu olumsuzluğu giderecek miktarda olmalıdır. Bu eksilmeye cevap verebilmelidir. Çekilen acının tümünü karşılamalıdır. Bu hükmedilecek manevi tazminatın saldırıya uğrayan kişi yönünden var olan görüntüsünü yansıtmaktadır. Saldırıyı gerçekleştiren diğer taraf içinde, hükmedilecek tazminat miktarının caydırıcı ölçüde olması gözönünde tutulmalıdır. Manevi tazminatın ceza niteliği kabul edilmezse de, haber verilirken, basına tanınan hak ve imtiyazlar hiçbir zaman kötüye kullanılmamalıdır. Kişilerin o anda.ve daha sonraki yaşamlarında gerçek dışı haber nedeniyle olumsuzluklar yaratılmamalıdır. Eğer bu tür bir sonuç yaratılmışsa, kişilik haklarının önemi nedeniyle uğranılan zarar tanı olarak giderilmelidir.
Kurulan hüküm, usul ve yasaya, somut olaya, dosyadaki olgulara uygundur. Bu nedenle, çoğunluğun 2. bentteki bozma gerekçesine katılamamaktayım.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini