 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1993/3724
K. 1993/4508
T. 9.4.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAPULU TAŞINMAZ - ZİLYEDLİKLE KAZANMA KOŞULU
BEKLETİCİ SORUN
KARAR ÖZETİ Tapu kayıt malikinin ölüm tarihi ile tapunun el değiştirdiği tarihler arasında taşınmaz malda yirmi yılı aşan zilyedlik gerçekleştiği takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddeleri hükümlerinin uygulama yeri olup olmadığı tartışılmalıdır. Bu husus aynı dava içinde de savunma olarak ileri sürülebilir. Ancak davalı ayrıca tapu iptali davası açtığından iptal davası eldeki dava için bekletici sorun yapılmalı; iptal davası sonucu verilecek ve kesinleşecek hükme bakılmak suretiyle dava sonuca bağlanmalıdır.
(3402 s. Kadastro K. m. 13/B-c, 33/4)
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Uzunköprü Aslîye Hukuk Hakimliği)nden verilen 11.11.1991 gün ve 286-922 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 5.10.1992 gün ve 6753-11145 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, 18.9,1984 tarih 35 numaralı tapu kaydına dayanarak elatmanın önlenmesi ve ecrimisil ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı, çekişmeli taşınmazda elli yıldır zilyed olduğunu bildirmiş; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, nizalı taşınmazın davada dayanılan tapu kaydının kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten, kayıt uygulaması hakkında yapılan soruşturmanın hükme yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, tapu kaydının; Mart/1952 tarih 230 numaralı geldisi ile 18.9.1984 tarih, 30 numaralı tedavülüne bakıldığında, yirmi yılı aşkın bir süre geçirildikten sonra intikale tabi tutulduğu açıkça görülmektedir. Bunun yanısıra geldi kayıt malikinin 30.5.1964 ölüm tarihi ile kaydın intikal gördüğü tarih arasında da yirmi yılı aşan bir süre mevcuttur. Öte yandan keşifte bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi ve tanıklar, çekişmeli olan taşınmazda üçüncü kişi durumundaki davalının kırk yıldan ben zilyed bulunduğunu söylemişlerdir. Hal böyle olunca olayda, tapu kaydının hukuki değerini yitirip yitirmediği; diğer bir deyişle, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 13/B-c maddesinde Öngörülen koşulların davalı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği yönünün değerlendirilmesinde ve sonuca bağlanmasında zaruret vardır. Kuşkusuz, böyle bir değerlendirme, davalının savunması gözetilerek (def'i yoluyla) işbu dava içindede yapılabilir. Ancak, davalının anılan yasal hakkını açtığı ayrı bir tapu iptal davasına konu yaptığı anlaşılmaktadır. O halde, 1992/356 esas sayılı tapu iptal davası eldeki dava için bekletici sorun yapılmalı; iptal davası sonucu verilecek ve kesinleşecek hükme bakılmak suretiyle işbu dava sonuca bağlanmalıdır. Yerel mahkemenin değinilen şekilde işlem yapmadan hüküm kurması doğru değildir. Anılan hususlar bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşılmış bulunduğundan, davalının karar düzeltme isteğinin HUMK.nun 440. maddesi uyarınca kabulüne ve Dairenin 5.10.1992 tarih 6753/11145 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Uzunköprü Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11.11.1991 tarih 286/922 sayılı hükmün yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 9.4.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.