 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1992/7601
K. 1992/8856
T. 3.7.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR DÜZELTME İSTEĞİ
KESİN HÜKÜM İTİRAZI
ÖZET Önceki davada, bu davaya konu uyuşmazlık yönünden hak (menfaat) çatışması yaratılmamış, sadece o davayı açan davacıların haklarının bulunup bulunmadığı hususu tartışılarak hükme bağlanmıştır. Öyle ise, önceden kesinleşen hükmü, eldeki dava için kesin hüküm olarak nitelendirmek doğru değildir.
(1086 s. HUMK. m. 237)
(3402 s. Kadastro K. m. 34)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Manavgat Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 22.11.1990 gün ve 310-279 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 24.2.1992 gün ve 13871-2196 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava konusu 9250 m2.Iik taşınmaz tapulama tesbiti sırasında, Ağustos/ 1324 tarih, 94 nolu tapu kaydı esas alınmak ve kayıt maliklerinin aralarında yaptıkları harici taksime değer verilmek suretiyle Mehmet ve Osman adlarına 1/2 yarı paylarla tesbit edilmiş; üçüncü kişilerin tesbite yaptıkları itiraz ve açtıkları dava üzerine Tapulama Mahkemesinin 25.12.1985 tarih, 253/263 sayılı kararı ile (...tesbite esas alınan Ağustos/1324 tarih, 94 nolu tapu kaydının çekişmeli parselle birlikte, başka parselleri de kapsadığı, temel tapu kapsamında kalan taşınmazın 1952 yılında 76 kişiye satıldığı, onlarında aynı yıl aralarında harici taksim yaptıkları, yapılan taksim sonucu çekişmeli parselin tesbit maliki gösterilen davalılara düştüğü anlaşılmıştır..) denerek, davayı açan davacıların davalarının reddine ve tesbit gibi tescile karar verilmiştir. Tapulama Mahkemesince verilen karar, Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir.
Önceki davanın davalılarından olan Mehmet, o davanın diğer davalısı Osman'ın mirasçılarına husumet yöneltmek suretiyle açtığı işbu davada (..892 parsel sayılı taşınmazın tesbitinin 1/2 paylarla müşterek mülk olarak kesinleşmiş olmasına karşın, bu taşınmazla ve tesbitine esas alınan tapu kaydı ile davalıların murisi Osman'ın ilgisinin bulunmadığını, taşınmazda hiç bir zaman zilyed olmadığının) ileri sürmüş, Osman adına tapuya kaydedilen 1/2 yarı payın iptalen kendi namına tescilini istemiştir.
Gerçekten, yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Kanunun 55. maddesinde olduğu gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 34. maddesinde de "Kadastro Mahkemeleri kararları davada taraf olanlar ile taraflar dışında hak idda ederek davaya müdahil sıfatıyla katılanların leyh ve aleyhinde kesin hüküm teşkil eder. Taraf olmadığı halde leyhine karar verilen şahıs hakkında mahkemece tesis edilen hüküm yukarıda sözü edilenleri bağlar' hükmü-ne yer verilmiştir. Görülüyor ki, maddenin birinci kısmı HUMK.nun 237. maddesinin bir tekrarı şeklindedir. Ancak ikinci kısmında, sözü edilen maddeye ayrık (istisnai) bir hüküm yer almıştır. istisnai olan bu hüküm, üçüncü kişiyi etkilemekte ve onun hakkında ayni bir hak yaratmaktadır. Kuşkusuz, üçüncü kişi adına verilen hüküm onun açısından kesin ve bağlayıcı değildir. O nedenle, tarafı olmayan davada verilen hükme rağmen, hakkının yeterince tanınmadığını bildirerek ayrıca dava açabilir.
Her ne kadar, eldeki davayı genel mahkemede açan davacı ile davalıların miras bırakanlarının önceden görülen davadan dolayı verilip kesinleşen Tapulama Mahkemesi kararında taraf sıfatını aldıkları anlaşılmakta ise de, o davada aynı safta yer alan davalılar işbu davaya konu yapılan husustan hiç söz etmemişlerdir. Başka bir anlatımla önceki davada, bu davaya konu uyuşmazlık yönünden hak (menfaat) çatışması yaratılmamış, sadece o davayı açan davacıların haklarının bulunup bulunmadığı hususu tartışılarak hükme bağlanmıştır. Öyle ise, önceden kesinleşen hükmü, eldeki dava için kesin hüküm olarak nitelendirmek doğru değildir. Aksine görüş, kesinliğin maddi anlamda doğurduğu sonuca da uygun düşmez. Ayrıca, davacının ilk davada, somut olaya konu yaptığı hakka ilişkin olarak uzun yıllar ses çıkarmaması da hakkından vazgeçtiği ya da diğer tesbit malikinin hakkını benimsediği şeklinde değerlendirilemez. O nedenle, işin esasının incelenerek varılacak sonuç doğrultusunda bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi isabetsizdir. Anılan yönler, bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşılmış bulunduğundan, davacının karar düzeltme isteğinin HUMK. nun 440. maddesi uyarınca kabulüne ve Dairenin 24.2.1992 tarih, 13871/2196 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 22.11.1990 tarih, 310/279 sayılı hükmün yukarıda belirlilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.7.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|