 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1992/5387
K. 1992/8782
T. 2.7.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MİRASTAN MAL KAÇIRMAK İÇİN YAPILAN MUVAZAALI İŞLEMLER
ASIL AMACIN BELİRLENMESİ
ÖZET Ortak miras bırakanının sağlığında dava konusu taşınmazları mirastan mal kaçırmak amacıyla çocuklarına temlik ettiğinin ileri sürülmesi, muvazaa hukuksal nedeni niteliğindedir. Bu tür davalarda uyuşmazlığın sağlıklı ve adil bir çözüme kavuşturulması, diğer anlatımla miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya konulması gerekir. Bunun sağlanabilmesi ise toplanan delillerin tarafların özel durumları ve yaşamın gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmesine bağlıdır. Bu suretle muvazaa kanıtlandığı takdirde görünürdeki satış akti ve gizlenen bağış akti ise şekil eksikliği nedeniyle geçersizdir.
(818 s.BK.m.18)
(YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2 s.)
Taraflar arasında görülen iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece verilen karar yasal süre içensinde davacı vekilince temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, ortak miras bırakanın eşi Ahmet'in sağlığında dava konusu, 1, 15, 17, 63 ve 64 parsel sayılı taşınmazları mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı çocuklarına temlik ettiğini ileri sürmüş ve tapunun iptali ile muris adına tescilini istemiştir. İddianın belirtilen niteliği ve içeriği itibariyle davada BK.nun 18. maddesinde deyimini bulan muvazaa hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Mahkemece de iddia doğrultusunda nitelendirme yapılmış ve kanıtlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Ne varki, yerel mahkemenin iddianın kanıtlanmadığı sonucuna varırken delillerin değerlendirilmesinde belirgin bir biçimde yanılgıya düştüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi; bu tür davalarda uyuşmazlığın sağlıklı ve adil bir çözüme kavuşturulması, davalılara yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir anlatımla miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmasını zorunlu kılar. Bunu sağlayabilmek ise, toplanan delillerin yanların özel durumları ve yaşamın gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmesine bağlıdır. Somut olayda, davacı miras bırakanın ikinci eşi temlik yapılan davalılar ise birinci eşinden olma oğlu ve kızıdır. Miras bırakanın mali durumu itibariyle mal satmaya gereksinimi olmadığı, çok varlıklı olduğu, çekişmeli taşınmazları elden çıkarması için haklı, ciddi ve makul nedenlerin bulunmadığı dinlenen taraf tanıklarının açıklamalarıyla sabittir. Öte yandan, çekişmeli taşınmazların gerçek değerleri ile tapuda gösterilen değerler arasında açık ve aşırı bir farkın varlığı da uzman bilirkişilerce saptanmıştır. Değinilen bu olgular ve deliller miras bırakanın gerçekte bir satış değil bağış yaptığı sonucunu ortaya koymaktadır. Esasen az mal satarak çok para elde etme yolu varken, çok malı düşük bedelle davalılara satması, satıştan başka bir amacı gerçekleştirmek arzusunu taşıdığını gösterir. O halde, görünürdeki satış aktinin muvazaa nedeniyle gizlenen bağış aktinin ise şekil noksanlığı yönünden geçersiz olduğu gözetilerek BK.nun 18. maddesi hükmü ve 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme Kararı uyarınca 1 ve 63 parseller yönünden kabule diğer taşınmazlar hakkında redde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.7.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|